🌚 Doktor Korkusunu Yenmenin 10 Püf Noktası

Türkiye'nin bursuyla doktor olan Filistinli genç, 8 yıldır şifa dağıtıyor Lokum kıvamında kavurma yapmak için 5 püf noktası! Zengin olmanın küçük ayrıntıları Top developers, designers, and more join Toptal for a flexible schedule, more free time, and great opportunities. Sezgin Maral tarafından beğenildi. How happy to me !! My 10th Anniversary at Visys. Many Thanks for the great Team. 👍🙏 Ne mutlu bana!! Visys ile birlikte 10 Yıl. ieHU. İşyerinde çalışma şartlarından kaynaklanan kimi sorunlar, ruh sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. İş hayatı ile özel hayatta, yöneticiler ve çalışma arkadaşları arasında kurulacak dengeli ilişki ve doğru iletişim, stresle başa çıkmada etkili olabiliyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, günümüzde işyerindeki çalışma şartlarından kaynaklanan başta depresyon, stres, kaygı olmak üzere çeşitli psikolojik sorunlar ortaya çıktığını belirterek “Bu tür sorunlar yaşamadığını düşünen insanlar bile zaman zaman çalışma ortamının olumsuz etkilerinden uzaklaşmak ihtiyacı duymaktadır” dedi. Uzman Klinik Psikolog İhsan Öztekin, çalışma ortamında ruh sağlığınızı korumak için yapılacaklar konusunda önemli tavsiyelerde bulundu 1. Çalışma zamanını en uygun şekilde kullanabilmek İşini çok sevmek, aşırı sorumluluk duygusu, bulunduğu konumu sağlamlaştırmak, kendini ispat etmek gibi birçok sebeplerden dolayı uzun süreli çalışma ya da zamanın iyi kullanılamaması bitkinlik, yorgunluk, tükenmişlik hissi, depresif duygu durumu gibi sorunlar oluşturabilir. Çalışan kişi zamanı kontrol edebilmeli ve uygun şekilde yönetebilmelidir. Tabii bunu yapabilmek içinde çalışma şartlarının uygun olması, bu özgürlüğe sahip olunması gerekir. 2. Çalışanlarla sağlıklı iletişim kurmak İşyerindeki herkesle çok iyi iletişiminiz olmayabilir. Ancak, çalışma ortamı içerisinde birlikte iş yapmaktan, serbest zamanlarınızda sohbet etmekten hoşlanacağınız, güvenebileceğiniz, sorunlarını paylaşabileceğiniz, dışarıda birlikte olabileceğiniz arkadaşlarınızla aynı çalışma ortamında olmanız size iyi gelecektir. 3. Yönetici-çalışan ilişkisi Çalışılan işyerinin yöneticisi konumundaki işyeri sahibi, patron, müdür gibi yöneticilerle ilişkinizin özellikleri sizin ruh sağlığınızı etkiler. Yöneticinin, çalışanların düşünce ve fikirlerine saygı göstermesi, desteklemesi, yeri geldiğinde alt-üst ilişkisi gözetmeden iltifat etmesi, olumlu geri bildirimlerde bulunması, çalışanda kendisine değer verildiği hissini oluşturur. Çalışan da yöneticisine daha fazla değer verir ve güvenir. Mutluluk duygusu artar. 4. Çalışma yaşamı-duygusal yaşam ilişkisi Özel hayatınızda sağlayamadığınız duygusal ihtiyaçlarınızı profesyonel çalışma ortamında almaya çalışmak mutsuzluğa yol açabilir. Çünkü çalışma ortamı duygusal ihtiyaçların karşılanmasını sağlayan bir yapı değildir. Aile ve sosyal yaşamdan farklı bir özellik gösterir. 5. Özel hayatın duygusal yaşama etkisi Özel hayatınızdaki sorunlarınızla ilgili olumsuz duygu ve düşüncelerle işinize giderseniz işyerinde “bugün iyi görünmüyorsun, bir şeyin mi var, hasta mısın” gibi sorulara muhatap olabilirsiniz. Gün boyunca mutsuz ve verimsiz bir şekilde çalışmaktansa iş ortamını, dikkatinizi işinize yoğunlaştırarak ve arkadaşlarınızla kısa paylaşımlarda bulunarak dışarıdaki sorunlarınızdan kurtulabileceğiniz bir ortama çevirebilirsiniz. 6. Açık ve net olun İstekleriniz, beklentiniz, yapıp yapamayacaklarınız, kabulleriniz, onaylamadığınız konularda net olun. Uygun ortam ve zamanda bunları dile getirin. Açık bir şekilde dile getirmediğinizde beni anlamıyorlar duygusuna kapılabilirsiniz ya da içinizde biriktirdiğiniz olumsuz duygu ve düşünceler uygun olmayan bir zamanda aşırı tepkiler şeklinde ortaya çıkabilir. 7. Aşırı hırs yorar ve yıpratır Rekabet ortamının oluştuğu iş yaşamında rekabet geliştirici ve motivasyonu arttırıcı bir rol oynasa da dozunu aşan bir rekabet, diğer insanların değerini düşürmeye çalışan tavırlar, iş ortamındaki dengeleri bozan aşırı hırslı tutumlar iş ortamında huzursuzluğa sebep olur. Huzursuz ortam ve bozulan ilişkiler de kişiyi mutsuz eder. 8. İşyeri psikoloğu Çalışma ortamlarında psikolojik ve sosyal iyilik halini korumak ve güçlendirmek için “işyeri psikoloğu”na ihtiyaç duyulabilmektedir. İşyerlerinde mutlu ve verimli çalışanların olması hem “ülke kalkınması”nda katma değer sağlar, hem de “toplum ruh sağlığı korunması” alanında kazanım sağlar. 9. Kurumsal destek Çalışılan kurumdaki genel psikososyal problemlerin ölçümlenerek çalışanlara stres ile baş etme / stres azaltma eğitim seminerleri, çalışanların kurum içi sorunları aktarabileceği ve çözümlerin önerilebileceği toplantılar yapmak, çalışanlara psikolojik destek sağlama açısından son derece etkili yöntemlerdir. 10. Ruh Sağlığı-Beden sağlığı dengesini korumak Ruh sağlığı beden sağlığından uzak tutulamaz. Özellikle fiziki olarak uygun olmayan ortamlarda ve ofis ortamında oturarak ve hareketsiz çalışılan durumlarda beden sağlığının olumsuz etkilendiği bilinmektedir. Dışarıda yapacağınız düzenli spor ve işyerinde yapacağınız basit egzersizlerle çalışma ortamınızda hem beden sağlığınızı ve hem de ruh sağlığınızı korumak daha kolay olacaktır. Yayınlanma Tarihi 02 Ocak 2020 Perşembe, 2045 Bu yazıya 0 yorum yapıldı. Yastığınızı çok seviyor olabilirsiniz ama her yastığın bir kullanım ömrü var. Kullanılan malzemenin türüne göre bu süre değişkenlik gösterse de aynı yastığı en fazla 2 yıl kullanmanız gerekiyor. Soğuk havanın vücut direncini düşürmesi nedeniyle sonbahar ve kış aylarında görülme sıklığı artıyor. Kapalı mekanlarda ve toplu taşımada, hastanın öksürmesi veya hapşırması mikrobun bulaşması için yeterli olur. Tedavideki gelişmeler ve aşılama sayesinde günümüzde daha kolay tedavi edilse de, hala ölümcül olabiliyor. Dünyada her yıl milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olan bu hastalığın adı; zatürre!Halk arasında “zatürre” olarak bilinen pnömoni, mikroorganizmaların neden olduğu akciğer dokusunun iltihabı olarak tanımlanıyor. Dünyada tüm ölüm nedenlerinde 6. sırada yer alırken, enfeksiyonlara bağlı gelişen ölümlerde de ilk sıraya yükseliyor. Bunun en önemli nedeni, pnömokok mikrobunun antibiyotiklere karşı direnç göstermesi ve bu yüzden tedaviden başarısız sonuçlar alınabilmesi. Antibiyotik kullanımı, istirahat etmek ve bol su içmek, zatürrenin temel tedavisini oluşturuyor. Erken tanı konulduğunda tedavi edilebilen hastalıklar arasında yer alsa da, özellikle çocuklarda, 65 yaş ve üzerindeki kişilerde, kronik hastalığı olanlarda ve hamilelerde ölümcül olabiliyor. Öyle ki günümüzde antibiyotik tedavisine rağmen her 100 kişiden 10’u hayatını kaybederken, KOAH, astım, kalp ve damar hastalıkları ile diyabet gibi kronik hastalığı olanlarda bu oran yüzde 25’lere yükselebiliyor. Bu nedenle zatürre mikrobundan korunmak özellikle risk grubundaki kişilerde yaşamsal öneme sahip. Acıbadem Altunizade Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu zatürreye karşı alınması gereken önlemleri anlattı, önemli uyarılarda solunum yoluyla bulaşıyorZatürre mikrobu genellikle solunum yoluyla bulaşıyor. Hasta kişinin öksürmesi ya da hapşırması nedeniyle havaya yayılan mikroplar saatlerce o ortamda asılı kalıyor. Bu mikropların solunması hastalığın kolayca bulaşmasına yol açıyor. Kalabalık mekanlar ile toplu taşıma araçlarında bulunmak, hastayla temas etmek ve bardak ya da havlu gibi özel eşyalarını kullanmak riski artırıyor. Bunların yanı sıra klimalar ve kirli su sistemleri de hastalığın bulaşmasına neden önemli sinyale dikkat!Öksürük, balgam çıkarma ve yüksek ateş zatürrenin en önemli 3 belirtisi. Hastalık ilerlerse bu belirtilere göğüs ağrısı, nefes darlığı, bilinç kaybı, bulantı - kusma, sık nefes alıp verme, kas – eklem ağrıları ile halsizlik gibi belirtiler de eşlik edebiliyor. Ağır zatürre durumlarında ise ciddi nefes darlığı, düşük tansiyon, bilinç bulanıklığı ile deri ve mukozanın mavi renk alması gibi sorunlar da gelişebiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu özellikle 3 haftayı geçen öksürüğe balgam çıkarma ve yüksek ateş de eşlik ediyorsa zaman kaybetmeden bir hekime başvurmak gerektiğine işaret ederek, “Yapılan detaylı muayene, tahliller ve akciğer filmi ile tanı kolaylıkla konabiliyor.” ÖNERİLER ZATÜRREDEN KORUYORKapalı mekanlardan uzak durunZatürre mikrobu solunum yoluyla kolaylıkla bulaşabildiği için risk grubundaysanız kapalı mekanlardan mümkün olduğunca kaçının. Eğer mutlaka bulunmanız gerekiyorsa maske takmayı ihmal sık sık yıkayınÖzellikle toplu taşıma gibi kalabalık ortamlarda bulunduktan ve tokalaştıktan sonra, yemeklerden önce ellerinizi mutlaka sabunla yıkayın. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğluyıkama süresini kısa tutmamanız gerektiği uyarısında bulunarak, “Bu durumda mikroplar yeterince temizlenemiyor ve hastalık yayılmaya devam ediyor. Mikroplardan arındırmak için ellerinizin her bölgesini bilekler, avuç içleri, parmaklar, parmak araları, el sırtı ve tırnak içleri sabunla en az 15’er saniye ovmayı ihmal etmeyin” kalmayınGüçlü bir bağışıklık sistemi için, günde 7-9 saat uyumaya özen gösterin. Hafta sonları da dahil olmak üzere uyku düzeninizi bozmayın ve alkol, kafein ile geç saatlerde yemek yemek gibi uyku kalitenizi olumsuz etkileyecek olan etkenlerden de bol su içinZatürreden korunmanın bir başka önemli yolu da, her gün bol bol su içmek. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, ağız ve buruna ulaşan mikropların, bu bölgeler kuru ise daha rahat yerleştiklerine dikkat çekerek, “Burun ve ağız bölgesinin nemli kalması için sadece yaz aylarında değil, sonbahar ve kış aylarında da bol su içmek çok önemli. Bu nedenle her gün 2 - litre su içmeyi asla ihmal etmeyin” dikkat edinBağışıklık sisteminizi güçlendirmek için sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterin. Bunun için süt ve süt ürünleri, protein kaynakları et, yumurta ve baklagil gibi, mevsim sebze ile meyveleri ve karbonhidrat kaynaklarını tahıllar sofranızdan eksik etmeyin. Kahvaltı başta olmak üzere öğünlerinizi aksatmamanız da çok önemli. Eksik beslenmenin yanı sıra katkılı besin kullanımı da enfeksiyonlara zemin hazırlayabiliyor. Gıdaların dayanıklılığını artırmak için kullanılan katkıların bazılarının antibiyotik etkili olması, bağırsaktaki yararlı mikropları öldürebiliyor ve dışarıdan gelen zararlıların hastalık yapmasına neden içmeyin, içilen ortamlarda bulunmayınSigara gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmanız da çok önemli. Çünkü sigara hava yollarının yapısını bozarak mikropların bu bölgeye yerleşmelerine imkan tanıyor. Sigara içindeki zararlılar, hava yolunun içini döşeyen ve hava yolunu enfeksiyonlara karşı koruma sağlayan zarı aşındırıyor. Mikroplar aşınan bu zara kolayca tutunup kana karışıyor. Günde 10-20 sigara içen kişilerde zatürre kat, 1 paket içenlerde ise 4 kat fazla oluyor. Grip aşısı olunZatürreden korunmak için en etkili yöntemlerden biri de, grip aşısı yaptırmak. Çünkü grip zatürreye çevirebiliyor veya hastalığın oluşumuna zemin hazırlayabiliyor. Özellikle çok sayıda kişiyle temas edenlerin, 65 yaş ve üzeri kişilerin, hamilelerin, KOAH ve astım gibi kronik akciğer hastalıkları olanların, diyabet hastalarının, kalp ve damar hastalarının her yıl Ekim – Kasım aylarında grip aşısı yaptırmaları öneriliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, toplumda grip aşıları hakkında doğru sanılan birçok yanlış bilgi olduğuna dikkat çekerek, “Örneğin aşının koruyucu etkisi 2 haftada oluştuğu için bu süreçte grip olunduğunda aşıdan kaynaklandığı düşünülüyor. Oysa sanılanın aksine aşı cansız virüs içerdiği için grip yapmıyor.” aşısı yaptırınPnömokok zatürreye en sık neden olan mikroptur. KOAH ve astım hastaları, kronik hastalıkları olanlar böbrek, karaciğer, diyabet, kalp ve damar hastaları, bağışıklık yetmezliği ve bağışıklık sistemini baskılayan tedavi görenler ile 65 yaş ve üzeri hastaların zatürreye en sık neden olan pnömokok mikrobuna karşı aşılanmaları öneriliyor. Yaşam boyunca bir veya iki kez yapılması çoğu kez yeterli dikkat!Klimalı ortamda bulunuyorsanız eğer doğrudan esintinin altında olmamaya özen gösterin. Çünkü klimaların filtre sistemlerinde uygun nem ve ısıda üreyen “lefionelle pnömonisine” maruz kalabilirsiniz. Toplumdaki bilinen adıyla lejyoner hastalığı özellikle risk altındaki kişilerde ölümcül havada atkı kullanınGöğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu hastalıklardan korunmak için mutlaka burnunuzdan nefes almanız gerektiğini hatırlatarak, “Çünkü soğuk havayı doğrudan ciğerlere çekmek sorun oluşturuyor. Soğuk hava burun, boğaz ve hava yolu iç zarının soğumasına kan akımının bozulmasına, zarın çatlamasına, zar üstündeki koruyucu tüylerin işlev bozukluğuna neden oluyor. Burun solunumu yapısı gereği havayı ısıtıp nemlendiriyor. Burun solunumu, daha sıcak havayı solumamızı sağlayıp enfeksiyon riskini azaltıyor. Soğuk havada temiz bir atkıyla ağız ve burnu kapamak havanın biraz ısınmasını sağlayacağı için yararlı olabiliyor.” diyor. Özellikle A,C ve E vitaminleri gibi bağışıklık sistemi üzerinde önemli rol oynayan vitaminlerden zengin besinleri tüketerek, bolca su içerek ve düzenli egzersiz yaparak bahar yorgunluğunun önüne geçebiliriz. Ayrıca bazı besinleri soframızdan eksik etmememiz de baharı zinde geçirmemizde kilit rol üstleniyor! Peki baharda hangi besinleri düzenli tüketmeliyiz? Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu, baharda zindelik sağlayan 10 besini anlattı; önemli bilgiler verdi! Yumurta Yumurta içeriğindeki zengin protein sayesinde özellikle bahar yorgunluğuyla savaşan önemli bir besin. İçerdiği kolin hücre çeperinin korunmasına yardım ederken, biyotin ve A vitamini de bağışıklığı güçlendiriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu içeriğindeki biyotinden yararlanabilmek için yumurtanın doğru pişirilmesi gerektiğini belirterek, “İyi pişmiş yumurtada yeşil halka oluşmamasına dikkat edilmeli, çünkü demir-sülfür olarak adlandırılan bu halka demirin vücutta kullanımını engelliyor. Sağlığımız üzerindeki pek çok faydası nedeniyle günde bir adet yumurtayı mutlaka tüketin” diyor” Elma Posa kaynağı pektinden zengin olan elma bağırsak sağlığını destekliyor ve antioksidan bir vitamin olan C vitamini açısından zengin yönüyle de bahar yorgunluğunun etkilerini azaltmada destek sağlıyor. Günde bir adet elma tüketmeniz bir porsiyon meyve ihtiyacınızı karşılıyor. Çilek “İçerdiği antosiyanin maddesiyle yüksek antioksidan özellik gösteren çilek, vücudun bahar yorgunluğuyla savaşmasına katkı sağlıyor.” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu, çileğin aynı zamanda B6 vitamin içeriğiyle stresli durumlarda sakinleşmenize destek olduğunu belirtiyor. Günde 10-12 adet çilek tüketmeniz bir porsiyon meyveye denk geliyor. Enginar Faydaları saymakla bitmeyen enginar, potasyum, magnezyum, A vitamini ve B3 vitaminine ek olarak içerdiği ciarin’ ile organların düzenli çalışmasına yardım etmesinin yanı sıra vücut yorgunluğuyla da savaşıyor. Prebiyotik etkisiyle bağırsak sağlığını destekleyen ve düşük kaloriye sahip olan enginarı haftada 2-3 porsiyon tüketmeyi ihmal etmeyin. Ispanak En zengin antioksidan kaynaklarından biri olan ıspanak, içerdiği magnezyum, demir ve potasyum içeriğiyle vücut direncinin arttırılmasında rol oynuyor, bu sayede bahar yorgunluğuna karşı iyi geliyor. Düşük kalorisi ve zengin lif içeriğiyle bağırsak sağlığını da destekliyor. Ispanakta yüksek miktarda bulunan kuersetin’ vücudun stresle savaşmasına katkıda bulunuyor. Roka Glukozinolat ve yüksek klorofil içeriğiyle güçlü bir antioksidan olan roka, bahar yorgunluğunun vücutta yarattığı stresle savaşarak zindeliği arttırıyor. Güne daha enerjik başlamak için kahvaltılarınızda rokaya mutlaka yer verin. Ceviz E vitamini içeriğiyle bağışıklık dostu ve değerli yağ asit örüntüsüyle beslenmemizde mutlaka yer vermemiz gereken ceviz, içerdiği antioksidan polifenolik bileşenler ile kabuk kısmında bulunan lif sayesinde bahar yorgunluğunun vücutta yol açtığı stresle savaşıyor. Baharı zinde geçirmek için günde 2 adet ceviz tüketmeyi alışkanlık haline getirin. Kivi Kivi içerdiği bol miktarda C vitamini sayesinde bağışıklığın güçlenmesinde önemli role sahip. Yapılan çalışmalar, kivinin ruh halimizi iyileştirdiğini ve daha enerjik hissetmemizi sağladığını gösteriyor. Kiviyi kahvaltınızda yumurtayla birlikte tüketmeniz güne daha enerjik başlamanıza destek sağlayacaktır. Semizotu Yüksek omega-3 oranına sahip semizotu ayrıca içerdiği potasyum ve magnezyumla birlikte bağışıklığın güçlenmesine katkıda bulunuyor, bahar yorgunluğuyla başa çıkmanıza destek veriyor. Düşük kalori, yüksek vitamin ve mineral içeriğiyle sofralarınızdan eksik etmemeniz gereken semizotu yoğurtla birlikte tüketildiğinde daha da faydalı oluyor. Erik Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu eriğin yüksek C vitamini içeriğiyle demir emilimini arttırdığını belirterek, “Erik sahip olduğu antioksidan özellikler sayesinde bağışıklığı sistemini destekliyor ve yorgunluğa karşı vücut direncini arttırıyor” diyor. BAHARDA ZİNDE OLMANIN 5 PÜF NOKTASI Beslenme ve Diyet Uzmanı Deniz Uzunoğlu, baharda zinde olmanın kurallarını şöyle sıralıyor Güne mutlaka kahvaltı öğünüyle başlayın. Öğün atlamayın. Yüksek glisemik indeksli besinler kana hızlı karışıyor; kan şekerini hızla yükseltip, düşürüyor. Kan şekerindeki bu dalgalanmalar yorgunluk ve uyku haline neden oluyor. Düşük glisemik indeksli besinler tüketmeniz kan şeker kontrolünü sağlamada en iyi tercih olacaktır. Haftalık toplamda 150 dakika olacak şekilde, en az 3 gün 45-50’şer dakika tempolu yürüyüş yapmaya özen gösterin. Yürüyüş hem kilo kontrolünü sağlıyor hem de kendinizi daha enerjik hissetmenize yardımcı oluyor. Yeterli uyku; fiziksel ve ruhsal stres yönetimi üzerinde etkili oluyor. Ayrıca bağışıklık sistemini destekleyici sitokinlerin salınımı uyku sırasında gerçekleşiyor. Uykudan 1-2 saat önce besin tüketimini kesmeniz uyku kalitesini arttıracaktır. Su tüketimi, vücuttaki toksinlerin uzaklaştırılması, bakteri ile virüslerin etkisiz hale getirilmesi ve vücudun zinde kalması için çok önemli. Kilo başına 30 ml olarak hesaplayarak yeterli su tüketimini her gün sağlamalısınız. Kahve ve çayın suyun yerini tutmayacağı gibi, vücuttan kaybedilen su miktarını arttıracağını da göz ardı etmeyin.

doktor korkusunu yenmenin 10 püf noktası