🏓 Allahın Vücut Sıfatı Ile Ilgili Ayetler

TasavvuftaHiç ve Tasavvufta Vahdeti Vücut ve Vahdeti Şühut 26 Kasım 2013 (71.130) Peygamber Efendimizin Mezhebi Var mıydı? 19 Temmuz 2013 (64.246) Hifa Hatun ve Hz. Süheyb 13 Kasım 2016 (53.273) Vesvese Nedir? Vesveseden Kurtulmanın Çareleri 11 Ekim 2013 (49.023) Kuran’da Su ile ilgili Ayetler ve 1 Ağustos 2014 (42.604) ArşAllahın kudret ve saltanatının tecelli yeridir.Evvel,Ahir,Zahir ve batın tecellilerinide kaplamaktadır.kuranı kerimin Mümin suresi ayet 7 de,ve Hakka suresi ayet 17 de Meleklerin dünyada 4 melek tarafından taşındığını,Ahirette ise 8 Melek tarafından taşındığını bildirmektedir.İnsan varlığı alemi kübra olması BrowsingCategory "şeytanla ilgili ayetler ve hadisler" ŞEYTANIN HİLELERİ 5 Nisan 2020 Pazar / No Comments. altın öğütler, altın tavsiyeler, peygamberimizin şeytanla konuşması, şeytan nasıldır, şeytanın hileleri, şeytanın sevdiği, şeytanın sevmedikleri, şeytanla ilgili ayetler ve hadisler, - Bir gün Resülullah (s.a evetbu başlıkta bunu konuşalım yani Allahın ilmi ve bu ezeli ilim sonuçta kulun özgür iradesi kalmaz. bunu konuşalım ne diyeceksiniz bakalım.. mesela benim son zamanlarda okuduğum metin özdemir diye üniversite hocasının Allahın ilmi ile ilgili kitabı var. orada ezeli ilim kabul edilirse ve Allah hadiseleri önceden bilir Buşiirlerde dini, sosyal ve ahlaki birtakım öğütler, ayet, hadis, hikmet ve atasözlerinden hareketle verilir. Dinî-Tasavvufî Halk Şiirinde Yunus Emre, Abdal Musa, Eşefoğlu Rumi ve Şah İsmail nasihatname türünün önde gelen şairleridir. Ayrıca Güvahî’nin “Pendnâmesi” de nasihatnâme konusunda mutlaka hatırlanmalıdır. EsmâÜl Hüsnâ, Allah'ın güzel isimleri demektir. Bir âyet-i kerîmede: "En güzel isimler O'nundur (Allah'ındır)" (el-Haşr, 24) buyurulmaktadır. Diğer bir âyette de; en güzel isimlerin Allah'a ait olduğu belirtildikten sonra, bu isimlerle dua edilmesi tavsiye olunmaktadır (el Bugünküsohbetimiz dua ile ilgili olacaktır Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: "(Ey Muhammed!) Kullarım sana beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki, doğru yolu bulalar " (2) 42 Ruhların kalıptan kalıba geçtiklerine inanmak. 43- Peygamberimizden sonraki hiristiyan ve yahudileri mü’min kabul etme, onların da dini haktır diye itikat etmek. 44- Kur’anın kanunlarını Allahın kelamı diye değil de akla, mantığa, ilme ve felsefeye uygundur diye kabul etmek. 45- Bir kâfire karşı muhabbet etmek. İnsanmadde dünyasının çamurundan oluşmuş, halk edilmiş. Yani hücresel yapı ile halk edilmiş. Bu halk edilen insan halkiyyeti itibarıyla yani; beyin kapasitesi itibarıyla en mükemmel şekilde meydana getirilmiş Çünkü HALAKAL İNSANE AHSENİ TAKVİM dendiğine göre insan yani bu topraktan, çamurdan, yani bizim bugünkü anlayışımızla hücresel yapıdan meydana bI1n. Sıfatlar konusunu işlemeden önce şu ikazı yapmak yerinde olacaktır. Allahu Teala’nın Kur’an ve Sünnet çevçevesinde tespit edilen bu sıfatlarını okurken ve iman ederken düşüncemizde bizde olan özellikler canlanmamalı. Yani mesela Allah’ın görmesi diyoruz. Biz görmek için bir göz yapısına, gözün görme mekanizmasına, görüntüyü algılayan beyne, görüntüyü algılamak için ışığa, renge vs. muhtacız. İşte Allahu Teala için bunların hiçbirisi düşünülemez. Çünkü o muhtaç değildir. Muhtaç olan “İlah” olamaz. Dolayısıyla O’nun görmesinden bahsederken aslında insan ve aciz olmamız hasebiyle kendi acziyetimizle tarif etmeye çalışıyoruz. Ne kadar anlatmaya çalışsak o kadar aciz kalırız. Sakın Rabbimizin görmesini, işitmesini vs. sıfatlarını kendi duyularınızla kıyas etmeyin. Bu büyük bir hata olacaktır. Bize düşen şey O’nu bütün acizlikten tenzih ederek bu esaslara iman etmektir. Bir müslümanın inancı Allah-u Teala’nın zatıyla ve sıfatlarıyla tek olduguna inanması şeklinde olmalıdır. Allah-u Teala’nın zatıyla ve sıfatlarıyla bir olmasının manası Zatı ve sıfatlan hususunda eşi ve benzerinin olmamasıdır. Allah-u Teala’nın sıfatları Tenzihi Selbi, Subûti ve Fiili olmak üzere üç kısımdır. Tenzihi Selbi, sıfatlar Allah-u Teala’ya nelerin isnad edilemeyecegini anlatan sıfatlardır. Tenzihi Selbi sıfatlar altı tanedir; 1- Vücut, 2- Kıdem, 3- Bekâ, 4- Vahdaniyet, 5- Muhalefetün Li’l-Havadis, 6- Kıyam bi nefsihi. Vücut Yokluğu düşünülemeyen, var olan. Biliyoruz ki, bu alemde hiçbir şey kendiliğinden var olacak bir durumda değildir. Bunlardan hiç biri ne kendi kendine var olabilir, ne de kendi kendine yok olabilir. Başka bir deyişle, hiç bir şey kendi kendine yokluktan varlığa gelemez. Varlıkdan da yokluğa gidemez. Hiçbir yaratık da ne bir zerreyi var edebilir, ne de onu yok edebilir. İçinde yaşadığımız bu dünya ile beraber sonsuz alemler meydana gelmiş, birbiri ardınca vücuda gelip devam etmektedir. Nice şeyler de varken yok olmuştur. İşte bütün bunları yokluktan var eden ve sonra yok eden, kuvvet ve hikmet sahibi Yüce bir yaratıcının varlığından asla şübhe edilemez. Kıdem Varlığının başlangıcı olmamak. Ezeliyyet, evveli olmamaktır. Evveli olmayana Kadim denir. Sonradan meydana gelene de Hâdis denir. Allahü Teala Kıdem sıfatı ile vasıflanmıştır. Çünkü Allah ezelîdir, kadîmdir, varlığının başlangıcı yoktur. O’ndan önce yokluk geçmemiştir. O’nun varlığı yanında milyonlarca seneler bir saniye bile sayılmaz. Yine gördüğümüz alemler, milyarlarca seneden beri mevcut bulunsa, yine Yüce Allah’ın ezeliliği yanında bir saniyelik bir hayata sahib sayılmaz. Bekâ Varlığının sonu olmamak. Ebediyet, sonu bulunmamak sıfatıdır. Sonu olana “Fânî”, sonu olmayana da “Bâki” denir. Yüce Allah Beka sıfatı ile vasıflanmıştır; çünkü ebedidir, bakîdir, varlığının sonu yoktur. O’nun yok olacağı bir zaman düşünülemez. Sonradan meydana gelen bütün varlıklar, Allah’ın kudreti ile meydana gelmişlerdir. Yine Allah’ın kudreti ile yok olurlar, yine var olurlar ve binlerce değişikliklere uğrayabilirler. Fakat Yüce Allah Bakî’dir, değişiklikten ve yok olmaktan beridir. Çünkü O, başkasının kudret eseri değildir ki, onun kudreti ile yokluğa gitsin veya değişikliğe uğrasın. Aksine bütün varlıklar O’nun kudretinin birer eseridir. Onun için Yüce Allah’ın şanında yokluk ve değişiklik nasıl düşünülebilir. Her şey yok olmaya mahkumdur; ancak azamet ve ikram sahibi Allah’ın varlığı kalıcı ve süreklidir. Vahdaniyet Ortagı bulunmamak. benzeri olmamak; çoğalmaktan, parçalara ayrılmaktan ve eksilmekten beri bulunmak gibi manaları ifade eden bir sıfattır. Bu sıfatları taşıyana “Vahid” denir ki, gerçekte var olan, parçalara bölünmekten ve cüzlerin bir araya gelerek toplanmasından beri bulunan zat demektir. Bu sıfat da Yüce Allah’a mahsustur. Muhalefetün Li’l-Havadis Yaratılmıslara hiç bir yönden benzememek. Sonradan var olmuş şeylerden ayrı olmak sıfatıdır. Yüce Allah havadise sonradan var olan şeylere aykırı ve muhalif bulunmak sıfatı ile vasıflanmıştır. Çünkü Allahü Teala yaratılmış şeylerden hiçbirine hiçbir yönden benzemez, hepsine muhaliftir. Hatırlara gelen her şeyden Allahü Teala mutlak surette başkadır. Mükevvenat ve mümkünat yaratılan ve yaratılabilen dediğimiz şeyler değişirler, başkalaşırlar, birbirine benzeyebilirler ve sonunda yok olurlar. Bütün bu ölümlü varlıklar, her hal ve şekilleri ile asla Allah’a benzemezler. Kıyam bi nefsihi Varlıgı için baskasına muhtaç olmamak. Varlığı ve durması kendi zatıyla olmak manasında bir sıfattır. Bu sıfat da Yüce Allah’a mahsustur. Öyle ki, Hak Teala’nin ezelî ve ebedî olan varlığı kendi zatıyla kaimdir. Kendi varlığı mukaddes zatının gereğidir, asla başkasından değildir. Bunun için Allahü Teala’ya Vacibü’l-Vücud varlığı kendinden dolayı gerekli denilir. O’nun varlığı, başka bir var edene muhtaç olmaktan beridir. Allah’ı var eden bir varlık olsaydı, o zaman var eden o varlık Allah olurdu. Onun için “Allah’ı kim yarattı?” diye sorulmaz; çünkü O, kendiliğinden vardır, kadîmdir. Başkasının var etmesine muhtaç değildir. Eğer böyle olmasaydı, ne kainat bulunurdu, ne de başka bir şey… Bu gerçek kabul edilmeyince, içinde yaşadığımız alemin varlığını izah etmeye imkan kalmaz. Allah’dan başka var olan mümkünat dediğimiz şeyler ise, hem var olmaya, hem de yok olmaya bağlı oldukları için, bir var ediciye muhtaçtırlar. Sonuç olarak denilir ki, Yüce Allah’ı var eden bir varlık düşünülemez ve O’ndan başka bir yaratıcı varlık da olamaz. Görüldügü gibi bu sıfatlarla, ulühiyete ilahlıga nisbet edilmesi mümkün olmayan; 1- Yokluk, 2- Varlıgın baslangıcı olma, 3- Varlıgın sonu olma, 4-Ortagı bulunma, 5- Yaratılmıslara benzeme, 6- Varlıgı için baskasına muhtaç olma, kavramları selb nefy edilmistir. Bu itibarla da bu sıfatlara “Selbi’ sıfatlar denilmistir. Ayrıca Kelam ilmi” ile alakalı kültür gelistikten sonra Selbi sıfatlar çogaltılmıstır. Söyle ki muteber kitaplarımızdan olan “Akaid-i Nesefi” de selbi sıfatlara sunlar da eklenmistir. Allah-u Teala şunlardan da münezzehtir 1- Araz renkler ve hareketler gibi, kendi basına duramayan, belirebilmesi için bir cevhere muhtaç olan sey, 2- Cisim yer kaplayan, eni, boyu, yük sekligi olan madde, 3- Cevher baslı basına durabilen madde, 4- Şekle bürünen, 5- Sınırlandırılan, 6- Nicelenen, 7- Hacimli olan, 8-Birlesik parçalardan tesekkül etmis olan, 9- Sonu olan, 10- Mahiyet ve keyfiyeti olan, 11- Mekan tutan, 12- Üzerinden zaman geçen, 13- Kendisine bir sey benzeyen, 14- Herhangi bir sey ilim ve kudretinin dısında kalan bir varlık DEĞİLDİR. SORU Sübûti sıfatlar ne demektir? CEVAP Allah-u Teala’nın zatına nisbet edilen ve O’nun ne oldugunu ifade eden sıfatlar demektir. Bu sıfatlara “Zatiye, Vücûdiye” sıfatları da denilir. SUBUTİ SIFATLAR 1- Hayat Diri olmak, 2- lim Bilmek, 3- Sem’ sitmek, 4- Basar Görmek, 5- Kudret Güç yetirmek, 6- rade Dilemek, 7- Kelam Konusmak, 8- Tekvin Olusturmak. Bu sıfatların yok sayılması durumunda onların zıttı olan asagıdaki sıfatlar lazım gelir. 1- Mevt Ölü olmak, 2- Cehl Bilmemek, 3- Samem Sagır olmak, 4- Amâ Kör olmak, 5- Acz Aciz olmak, 6- Kerahiyet steksiz olmak, 7- Bekem Dilsiz olmak. Maturidi’ler Allah-u Teala’nın subuti sıfatlarına “Yapmak, yaratmak ve olusturmak” anlamına gelen Tekvin” sıfatnı ekleyerek subuti sıfatların sekiz adet oldugunu söylemislerdir. Bu Tekvin sıfatı yok sayılması durumunda zıttı olan mana lazım gelmez. Zira Allah-u Teala hakkında “Tekvin” yaratmak, yapmak, olusturmak sıfatı düsünülebilecegi gibi, yaratmamak, yapmamak da düsünülebilir. Burada yeri gelmisken Allah-u Teala’nın subuti sıfatlarıyla ilgili bazı açıklamalar yapalım 1- Hayat Allah-u Teala’nın diri olması, Allah-u Teala diridir. Bu diriligi ezdi ve ebedi olup baslangıcı ve sonu yoktur. Hudüs sonradan olma yada fena vasfında yok olacak nitelikte degildir. 2-İlim her seyi bilmesi, Allah-u Teala yerde ve gökte olan her seyi bilir, ona gizli ve açık diye hiç bir sey yoktur. Kainattaki yaprakların sayısı, çiçeklerin, tanelerin, kumların adedi ve denizlerin damlaları onca malumdur. Geçmisi gelecegi, insanın kalbine gelen düsünceleri, diliyle konustuklarını, iç ve dısını çok iyi bilir. O, hazır görünen ler ile gaip görünmeyen leri bilir. Gaybı gelecekte olacagı bilen yalnız O’dur, baskası bilemez, bilenler de ancak O’nun bildirmesiyle bilebilirler. O, unutmaktan, sasırmaktan beri uzak tır. Bilmesi kendinden olup duyu organları ve akıl gibi vasıtalarla degildir. 3- Semi’ her seyi duyması, Allah-u Teala semi’ duyucu dur. Sesli ya da sessiz olan her seyi duyar. Bir kimsenin kulağına fısıldanıp kendisinin duymadığı seyleri de duyar. Duyması kulak gibi bir aletle degildir. İşitmesi sonradan olma degildir. Yok olucu da degildir. 4- Basar her seyi görmesi, Allah-u Teala her seyi görücüdür. Simsiyah bir gecede siyah karıncanın siyah bir tas üzerinde yürümesini görür, ayagının sesini duyar. O’nun görmesi göz vasıtasıyla degildir. Bu sıfat da hem ezeli hem ebedidir sonradan olmadıgı gibi yok olucu da degildir. 5- İrade dilemesi,Dileyebilmek, ihtiyar edebilmek sıfatıdır. Yüce Allah irade sıfatı ile vasıflanmıştır. O’nun iradesi ezelîdir. Allah yaratacağı şeyleri bu irade sıfatı ile hikmetine göre meydana getirmeyi diler ve dilediği şey mutlaka olur. O dilemedikçe hiç bir şey vücuda gelmez. Hiç bir şey kendiliğinden var olmaz ve kendiliğinden yok olmaz. Ancak Allah’ın dilemesiyle var olur ve yine O’nun dilemesiyle yok olur. Allah bütün bu kainatı ezelî olan iradesi üzere yaratmıştır. Yaratılmış şeylerin milyonlarca cins ve nevilere, ayrı ayrı vasıflara sahib olması, çeşitli özellikleri taşımış olması, hele bir topraktan, bir sudan, bir havadan yararlanan sayısız ağaçların, ekinlerin, meyvelerin çiçeklerin ve canlıların başka başka renklerde ve tadlarda meydana gelmesi ezelî bir iradenin neticesinden başka değildir. İşte bütün bunlar, Allah’ın irade sıfatı ile vasıflı bulunduğuna birer şahiddir. Yüce Allah hakkında mecburiyet düşünülemez; O, her şeyi kendi dilemesiyle yaratır. Hiç bir şeyi yaratmaya veya yok etmeye mecbur değildir. Mecburiyet bir acizlik halidir ki, Allah’ın şanına uygun olmaz. “Allah dilediğini hemen yapar.” Hûd 107 6- Kudret her seye gücü yetmesi, Allah-u Teala her seye kadirdir. O, mümkün olan her seyi ve diledigini yaratır. O istese ölüye hayat verir. Ağaç ve tası konuşturur ve yürütür. O’nun güç yetiremedigi hiç bir sey yoktur. o dilese binlerce göğü ve yeri yaratır. Dagları altına ve gümüse çevirebilir. Nehirleri tersine akıtabilir. Akan sulan gümüş ve altın yapabilir. Dilediği kulunu dogudan batıya, yeryüzünden yedinci kat semaya çıkarıp geriye döndürebilir. O’nun kudreti ezeli ve ebedi olup sonradan olma ve geçici degildir. 7- Kelâm harf ve sese muhtaç olmadan konusması, Allah-u Teala söyler, konuşur fakat O’nun konuşması bize benzemez, konuşması dil ile değildir. Bazı kullarına vasıtasız olarak hitap eder. Mesela Musa Aleyhisselam a Tur dagındaki nidasıyla, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem e miractaki hitabı bu hususta birer örnektirler. Bazı kullarına Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla hitap etmistir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem e gelen vahiylerin ekserisi böyledir. Kur’an Kerim Allah-u Teala’nın sözüdür. Başlangıcı ve sonu yoktur. Mahlûk yaratılmıs olmadığı gibi geçici de degildir. 8- Tekvin diledigini yaratması, Allah-u Teala diledigini yaratır. Zerreden Kürreye varıncaya kadar her seyi O yaratmıştır. O’ndan baska Halik yaratan yoktur. Canlıların hareket ya da sükun durus larını, itaat ve isyanlarını, iman ve küfürlerini bütün hayır ve serri yaratan O’dur. Elin hareketi, dilin konusması gözün yumulup açılması hep O’nun yaratmasıyladır. Bu hususta Mevla Teala “Sizi de, yaptıklarınızı da yaratan Allah’tır.” Saffat buyurmaktadır. Dolayısıyla herkesin yaptıgı amel ve islerin yaratıcısı Allah-u Teala’dır. Bize verdigi iradey-i cüziyye ile bizi yaptıgımız işlerin faili yapıcısı kılmıştır. Bu sebeple herkes yaptıgı islerin ceza ve mükafatını görecektir. Bütün canlıları yaratan O oldugu gibi hepsini rızıklandıran, hasta yapan ve sıhhatte tutan, öldüren ve dirilten Odur. Ateşle temas halinde elin ısınması ya da yanmasını, karla ve buzla temasında üşümesini yaratan O’dur. Bir kimseyi ateşe atsalar da Allah o kim seyi dilerse yakmamaya kadirdir. Nitekim İbrahimAleyhisselam ı yakmayışı bunun misalidir. Yine karlar içindeki bir kulunu üsütmeyebilir. Ancak Cenab’ı Hakkın adeti öyle cereyan eder ki atesle temas yanmayı gerektirir. Allah-u Teala da onu yaratır. Üsümeyi yaratan da kar degildir. Ancak Allah-u Zülcelal’dir. Toklugu yaratan da Allah’u Teala’dır. Eger O, tokluğu yaratmasaydı insanlar ne kadar yeseler doymazlardı. Acıkmak ve digerleri de bunun gibidir. Hulâsa Allah’tan baska yaratan ve etkileyen yoktur. Her sey O’nun yaratıgıdır. O’nun bu sıfatları zatıyla kaim olup kadimdirler, sonradan olmadıkları gibi yok olmaz ve degismezler. İste Allah-u Teala’yı bu sıfatlarla muttasıf olarak tanıyan kul “Arif” Allah’ı bilici sayılır. Allah-u Teala’yı bu sıfatların zıddı olan noksan sıfatlarla vasıflayan niteleyen ise mü’min ve müslüman olamaz. Allah’a inanması da muteber sayılmaz. Nitekim Yahudi ve Hıristiyan alemi Allah a inandıklarını iddia etseler de ona ogul ve hanım isnad ettikleri için kafir sayılmıslardır. SORU Fiili sıfatlar ne demektir? CEVAP Allah-u Teala’nın kainatla olan münasebetini en açık bir şekilde ifade eden ve O’nun kainatı yaratıs ve idare edisini oldukça ayrıntılı bir biçimde anlatan sıfatlardır. Allah-u Teala’nın Tahlik icat etmek, yoktan yaratmak, Terzik rızık vermek, hya diriltmek, mate öldürmek, Ten’im nimet vermek, Te’zib azap etmek gibi bütün filleri, Allah-u Teala’nın subuti sıfatı olan “Tekvin” sıfatına raci dönücü dür. SORU Matüridiler, Allah-u Teala’nın subuti zati ve fiili sıfatları hakkında ne demişlerdir? CEVAP Bu sıfatların hepsi Allah-u Teala nın zatı ile kaim zatında olup kadimdirler. Zira kulların görme, isitme gibi sıfatlan onlardan ayrılır. Allah-u Teala’nın sıfatları ise O’ndan ayrılmaz. SORU Bu sıfatların kadim olmasının manası nedir? CEVAP Allah-u Teala’nın zatının evveli baslangıcı olmadıgı gibi, zatıyla kaim olan bu sıfatların da evveli yoktur. Zira kadim evveli olmayan zatın, kadim olmayan hadis; sonradan olan sıfatlara mahal olması onlarla vasıflanması düsünülemez. Selefiler ve Es’ariler de, subûti zati sıfatlar hakkında Matüridilerle aynı görüstedirler, ancak Es’ariler, fiili sıfatların hadis oldugunu ileri sürmüslerdir. Onlar, ilim sıfatına kudret ve iradenin eklenmesiyle fiili sıfatların tamamlanabilecegi görüsündedirler. Onlara göre Matüridilerin fiili sıfat olarak kabul ettikleri sıfatlar, dogrudan sıfat olmayıp ilim, kudret ve iradenin taallüklarını temsil ederler. Kadim olmayıp hadistirler. Dolayısıyla hadis olan bu sıfatlar Allah-u Teala’nın zatıyla kaim degildirler. SORU Allah-u Teala’nın subûti ve fiili sıfatlarının zatı ile olan münasebeti nedir? CEVAP Allah-u Teala’nın bu sıfatlan, zatının ne aynı ne de gayrıdır. SORU Bir şey diger bir seyin aynı degilse gayri olması, gayri degilse, aynı olması lazım gelir. Buna göre yukarıdaki ifade çeliskili degil midir? CEVAP Çeliskili degildir, çünkü “Serhu-l Emali” de belirtildigi üzere Ehl-i Sünnet alimleri “Sıfat zatın aynı degildir.” derken, sıfatları zatın aynı kabul etmek suretiyle, onların mevcudiyetini ortadan kaldıran bazı Mutezili kelamcılarla İslam filozoflarının hatasından kurtulmuşlar, “Gayrı degildir.” derken de, bu sıfatların “Kulların sıfatları” gibi olduğu düsüncesinden kaçınmıslardır. Veya “Gayri degildir.” derken sıfatı zattan ayırıp beşer seviyesine indiren ve Isa Aleyhisselam bedeninde maddilestiren Hıristiyanların yanlıs inançlarından kaçınmak istemişlerdir. Allah’ın Sıfatları Allahü teâlânın sıfatları 14 tanedir. 6 tanesi Zati Sıfatları Sıfât-ı zâtiyye, 8 tanesine de Subûti Sıfatları Sıfât-ı sübûtiyye denir. Her Müslümanın, Allah’ın bütün kemâl sıfatlarına sahip, noksan sıfatların hepsinden de uzak olduğuna inanması farzdır. Allahın Zat-i sıfatları a Vücut; Varolmak, Allah vardır ve yokluğu düşünülemez. b Kıdem; Allah”ın varlığının başlangıcı yoktur. c Beka; Ebediyyet, sonu bulunmamak. d Vahdaniyyet; Tek ve benzeri olmamak. e Muhalefetün Lil-havadis; Sonradan yaratılanlara benzemez. f Kıyam Binefsihi; Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Herşey O’na muhtaçtır. Sübut-i sıfatları a Hayat; Allah daima diridir. b İlim; Bilmek, Allah geçmiş ve geleceği, gizli, açık her şeyi bilir. c Semi; İşitmek, Allah her şeyi işitir. d Basar; Görmek, Allah her şeyi görür. e İrade; Dilemek, Allah diler ve dilediğini yapar. f Kudret; Gücü yetmek, Allah sonsuz kudret sahibidir, her şeye gücü yeter. g Kelam; Söylemek, Allah söz sahibidir. Peygamberlerine duyurmuştur. Kur’an, Allah’ın sözüdür. h Tekvin; Yaratmak, Allah yaratıcıdır. Kainattaki her şeyi yaratan O’dur. Allah’ın sıfatları nelerdir Tenzihi ve selbi sıfatların anlamı hakkında detaylı bilgi için tıklayın! Yüce Allah'ın beş çeşit isim ve sıfatı bulunmaktadır. Bunlar; zati, sübüti, selbi , fiili ve haberi müteşâbih sıfatlardır. Peki Zati ve Subuti sıfatları nedir? tüm detaylarıyla haberimizde aradığınız tüm cevapları bulabilirisiniz. Ama önce haberimize başlamadan öne Zati ve subuti ne demek, ne anlama geliyor, gelin önce bu sorularımıza yanıt NE DEMEK?Dünya ile ilişkilendirilebilen yarattıklarıyla ortak olarak bulunabilen sıfatlara verilen isimdir. Varlığı kat’iyyen isbat edilene ait. Müsbet, isbatlı olan. Bak iman-ı bil-âhiretZATİ NE DEMEK, ANLAMI NEDİR?Zati sıfatlar Arapça kökenli bir kelime olup anlamı kendisine özgü anlamına gelmektedir. Allah Teâlâ'ya iman etmek demek, O'nun yüce varlığı hakkında vâcip ve zorunlu olan kemal ve yetkinlik sıfatlarıyla, câiz sıfatları bilip, öylece inan­mak, zâtını noksan sıfatlardan yüce ve uzak şanına lâyık olan bütün kemal sıfatlarıyla nitelenmiş ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah Teâlâ'nın sıfatlarının hepsi ezeli ve ebedi sıfatlardır. O'nun sıfatlarının başlangıcı ve sonu sıfatları, yaratıkların sıfatlarına benzemez. Her ne kadar isimlendirmede bir benzerlik varsa da Allah'ın ilmi, iradesi, hayatı, kelâmı; bizim, ilim, irade, hayat ve kelâmımıza benzemez. Biz, Allah'ın zâtını ve mahiyetini bilemediğimiz ve kavrayamadığımız için O'nu isim ve sıfatlarıyla tanırız. Kur'ân-ı Kerim "Onu gözler idrak edemez. Fakat O, gözleri idrak eder. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır" el-Enâm 6/103 buyurarak, Allah'ın zâtını idrak etmenin, mahiyetini bilmenin imkânsız olduğunu Peygamber de bu konuda şöyle buyurmuştur "Allah'ın yaratıkları hakkında düşününüz. Fakat Allah'ın zâtı hakkında düşünmeyiniz. Gerçekten siz buna hiç güç yetiremezsiniz" Süyüti, el-Câmiu's-sagir, I, 132; Aclüni, Keşfü'l-hafâ, I, 311.PEKİ ALLAH'IN ZATİ VE SÜBUTİ SIFARLARI NELERDİR?Yüce Allah'ın varlığı zorunlu ve vâcip olan sıfatları Zâti sıfatlar, sübuti iki gruba Allah Teâlâ'nın zâtına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi câiz ve mümkün olmayan sıfatlardır. Zât sıfatların zıtları Allah hakkında düşünülemediği, bu sebeple noksanlık, sonluluk ve eksiklik ifade eden bu özelliklerden O'nun tenzih edilmesi gerektiğinden bu sıfatlara ten- zihi sıfatlar ve selbi sıfatlar da ZATİ SIFATLARI NELERDİR?Allah cc Zati sıfatları Vücud, Kıdem, Beka, Muhâlefetün li'l-havâdis, Kıyâm, Vahdaniyyet olmak üzere 6 sıfatlar, Dünya ile ilişkilendirilemeyen ondan başka kimsede olmayan sıfatlara verilen isimdir. Allah'ın zati sıfatları kısaca sıfatlarının kısaca anlamları aşağıdaki ZATİ SIFATLARI KISACAVücut Var olmak anlamına Allah ezelidir, yani önceden de vardı Allah ebedidir, her zaman var olacak Allah yarattığı hiçbir varlığa benzemez, eşsizdir anlamına Bi-nefsihi Allah kendi zatıyla Allah tektir SUBUTİ SIFARLARI NELERDİR?Allah subuti sıfatları Hayat, İlim, Semi, Basar, İrade, Kudret, Kelâm, Tekvin olmak üzere 8 sıfatlar, Dünya ile ilişkilendirilebilen yarattıklarıyla ortak olarak bulunabilen sıfatlara verilen isimdir. Allah'ın subuti sıfatlarının kısaca anlamları aşağıdaki gibidirALLAHIN SUBUTİ SIFATLARI ANLAMLARI KISACAHayat Allah’ın var olması anlamına gelir. İlim Allah’ın her şeyi bilmesi anlamına Allah yapmak istediklerini yapmakta özgürdür anlamına Allah’ın her şeye gücünün / işitme Allah her şeyi duyar anlamına / görme Allah her şeyi görür anlamına / konuşma Allah konuşur anlamına / yaratma Allah var olmayanı yaratır anlamına zorunlu olan ve kemal ifade eden sıfatlardır. Bu sıfatlar "Allah diridir, irade edendir, güç yetirendir..., hayat, irade ve kudret... sıfatları vardır" gibi müsbet olumlu ifadelerle Allah'ı tanıttığı için sübüti sıfatlar adını almışlardır. Sübüti sıfatların zıtları olan özellikler Allah hakkında düşünülemez. Bu sıfatlar ezeli ve ebedi olup, yaratıkların sıfatları gibi sonradan meydana gelmiş hay diri, âlim bilen, kadir güç sahibi gibi dil kuralları açısından sıfat kelimeler olsun, ister hayat, ilim, kudret gibi masdar kalıbındaki kelimeler olsun bütün sübüti sıfatlar Allah'a verilebilir. İsimlendirmede bir benzerlik olsa da sübüti sıfatlar hiçbir şekilde yaratıkların sıfatlarına benzememektedir. Çünkü Allah'ın ilmi, kudreti, iradesi... sonsuz, mutlak, ezeli ve ebedidir, kemal ve yetkinlik ifade eder. Kullarınki ise sonlu, kayıtlı, sınırlı, sonradan yaratılmış, eksik ve yetersiz sıfatlardır. Sübüti sıfatlar sekiz ZATİ SIFATLARI ANLAMLARI DETAYLI1. Vücüd “Var olmak” demektir. Allah vardır, varlığı başkasından değil, zâtının gereğidir, varlığı zorunludur. Vücüdun zıddı olan yokluk Allah hakkında Kıdem “Ezeli olmak, başlangıcı olmamak” demektir. Hiçbir zaman düşünülemez ki, bu zamanda Allah henüz var olmamış olsun. Çünkü zaman denilen şeyi de O yaratmıştır. Ne kadar geriye gidersek gidelim O'nun var olmadığı bir zaman düşünülemez, bulunamaz. Allah sonradan meydana gelmiş varlık değildir. Ezeli kadim varlıktır. Kıdem sıfatının zıddı olan sonradan olma hudüs Allah hakkında Beka "Varlığının sonu olmamak, ebedi olmak” demektir. Allah'ın sonu yoktur. Ezeli olanın ebedi olması da zorunludur. Bekanın zıddı olan sonu olmak fenâ Allah hakkında düşünülemez. Ne kadar ileriye gidilirse gidilsin, Allah'ın olmayacağı bir an düşünülemez. Kur'ân-ı Kerim'de Allah'ın ezeli ve ebedi oluşu hakkında şöyle buyurulur "O, ilktir, sondur..." el-Hadid 57/3, "...Allah'ın zâtından başka her şey yok olucudur..." el-Kasas 28/88.4. Muhâlefetün li'l-havâdis “Sonradan olan şeylere benzememek” demektir. Allah'tan başka her varlık sonradan olmuştur. Allah, sonradan olan şeylerin hiçbirisine hiçbir yönden benzemez. Allah, kendisi hakkında bizim hatıra getirdiklerimizin de ötesinde bir varlıktır. Bu sıfatın zıddı olan, sonradan olana benzemek ve denklik müşâbehet ve mümâselet Allah hakkında düşünülemez. Kur'an'da şöyle buyurulur "...O'nun benzeri olmak şöyle dursun benzeri gibisi dahi yoktur..." eş-Şürâ 42/11.5. Vahdâniyyet “Allah Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olması, eşi, benzeri ve ortağının bulunmaması” demektir. Vahdâniy- yetin zıddı olan birden fazla olmak taaddüd, eşi ve ortağı bulunmak şirk, Allah hakkında düşünülmesi imkânsız olan sıfatlardandır. İslâm'a göre Allah'tan başka ilâh, yaratıcı, tapılacak, sığınılacak, hüküm ve otorite sahibi bir başka varlık yoktur. İhlâs ve Kâfirün süreleri ile Kur'an'ın pek çok âyeti Allah'ın tek ve eşsizliğini ortaya koyarken, şirki reddeder bk. el-Enbiyâ 21/22; el-İsrâ 17/42; ez-Zümer 39/4.6. Kıyâmbi-nefsihi “Varlığı kendiliğinden olmak, var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamak” demektir. Allah kendiliğinden vardır. Var olmak için bir yaratıcıya, bir yere, bir zamana, bir sebebe muhtaç değildir. Başkasına muhtaç olmak kıyâm bi-gayrihi, Allah hakkında düşünülemez. Kur'ân-ı Kenm'de bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur "De ki O Allah birdir. O, sameddir başkasına ihtiyaç duymayandır..." el-İhlâs 112/1-2, "Ey insanlar, Allah'a muhtaç olan sizlersiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur" el-Fâtır 35/15.ALLAH SÜBUTİ SIFARLARI ANLAMLARI DETAYLI1. Hayat “Diri ve canlı olmak” demektir. Yüce Allah diridir ve canlıdır. Her şeye, kuru ve ölü toprağa can veren O'dur. Ezeli ve ebedi bir hayata sahiptir. Hayat sıfatının zıddı olan “ölü olmak” memât Allah hakkında düşünülemez. Kur'an'da bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan..." el-Furkan 25/58, "Artık bütün yüzler, diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür..." Tâhâ 20/111.2. İlim “Bilmek” demektir. Allah her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, olacağı, gelmişi, geçmişi, gizliyi, açığı bilir. Allah'ın bilgisi yaratıkların bilgisine benzemez, artmaz, eksilmez. O, her şeyi ezeli ilmiyle bilir. Allah, her şeyi olacağı için bilir. Yoksa her şey Allah bildiği için olmaz. Âlemde görülen bu güzel düzen, tertip ve şaşmaz âhenk, onun yaratıcısının engin ve sonsuz ilminin en büyük göstergesidir. İlim sıfatının zıddı olan cehl bilgisizlik, Allah hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır. İlim sıfatı ile ilgili âyetlerden ikisinde şöyle buyurulur "O karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez..." el-Enâm 6/59, "Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun?..." el-Mücâdele 58/7.3. Semi “İşitmek” demektir. Allah işiticidir. Gizli, açık, fısıltı halinde, yavaş sesle veya yüksek sesle ne söylenirse Allah işitir, duyar. Bir şeyi duyması, o anda ikinci bir şeyi işitmesine engel değildir. İşitmemek ve sağırlık Allah hakkında Basar “Görmek” demektir. Yüce Allah her şeyi görücüdür. Hiçbir şey Allah'ın görmesinden gizli kalmaz. Saklı, açık, aydınlık, karanlık ne varsa Allah görür. Görmemek âmâlık Allah hakkında düşünülemez. Allah'ın işitici ve görücü olduğuna dair pek çok âyet vardır. Bunlardan birinde şöyle buyrulur "Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. Allah adaletle hükmeder. O'nu bırakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir" el-Mü'min 40/19-20.5. İrade “Dilemek” demektir. Allah dileyicidir. Allah varlıkların konumlarını, durumlarını ve özelliklerini belirleyen varlıktır. Allah'ın dilediği olur, dilemediği olmaz. İrade sıfatının zıddı olan iradesizlik ve zorunda olmak icâb bi'z- zât Allah hakkında düşünülemez. Meşiet de irade anlamına gelen bir kelimedir. Kur'an'daki "De ki Mülkün gerçek sahibi olan Allahım, sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın..." Âl-i İmrân 3/26, "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, dilediğini yaratır..." eş-Şürâ 42/49 âyetleri irade sıfatının nakli Teâlâ'nın iki türlü iradesi vardırTekvini İrâde Tekvini yapma, yaratma ile ilgili irâde; bütün yaratıkları kapsamaktadır. Bu irâde, hangi şeye yönelik gerçekleşirse, o şey derhal meydana gelir. "Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sözümüz sadece "ol" dememizdir. Hemen oluverir" en-Nahl 16/40 anlamındaki âyette belirtilen irade bu çeşit bir İrade Teşrii yasama ile ilgili iradeye dini irade de denir. Yüce Allah'ın bir şeyi sevmesi ve ondan hoşnut olması, onu emretmesi demektir. Allah'ın bu mânadaki bir irade ile bir şeyi dilemiş olması, o şeyin meydana gelmesini gerekli kılmaz. "Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emrediyor irade ediyor..." en-Nahl 16/90 meâlindeki âyetteki irade bu çeşit bir iradedir. Tekvini irade hayra da şerre de, iyiliğe de kötülüğe de yönelik olarak gerçekleştiği halde teşrii irade, sadece hayra ve iyiliğe yönelik olarak gerçekleşir. Allah, hayrı da şerri de irade edip yaratır. Ancak O'nun şerre rızâsı yoktur, şerri emretmez ve şerden Kudret“Gücü yetmek” demektir. Allah sonsuz bir güç ve kudret sahibidir. Kudret sıfatının zıddı olan acizlik ve güç yetirememek acz, Allah hakkında düşünülemez. O'nun kudretinin yetişemeyeceği hiçbir şey yoktur. Kâinatta her şey Allah'ın güç ve kudretiyle olmaktadır. Yıldızlar, galaksiler, bütün uzay, canlı-cansız tüm varlıklar Allah'ın kudretinin açık delilidir. Kur'an'da Allah'ın kudreti ile ilgili olarak şöyle buyurulur "Allah gece ile gündüzü birbirine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır. Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir" en-Nür 24/44-45.7. Kelâm “Söylemek ve konuşmak” demektir. Allah bu sıfatı ile peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazı peygamberler ile de konuşmuştur. Ezeli olan kelâm sıfatının mahiyeti bizce bilinemez. Ses ve harflerden meydana gelmemiştir. Kelâmın zıddı olan konuşmamak ve dilsizlik, Allah hakkında düşünülemez. Allah kelâm sıfatıyla emreder, yasaklar ve haber verir. Bu sıfatla ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyurulur "Müsâ tayin ettiğimiz vakitte Tür'a gelip de Rabbi onunla konuşunca Rabbim, bana kendini göster, seni göreyim dedi..." el-Arâf 7/143, "De ki Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa ve bir o kadar daha ilâve getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir" el-Kehf 18/109.8. Tekvin “Yaratmak, yok olanı yokluktan varlığa çıkarmak” demektir. Yüce Allah yegâne yaratıcıdır. O, ezeli ilmiyle bilip dilediği her şeyi sonsuz güç ve kudretiyle yaratmıştır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, nimet vermek, azap etmek ve şekil vermek tekvin sıfatının sonuçlandır. Bir âyette "Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir" ez-Zümer 39/62 Diyanet İşleri Başkanlığı & Bölge Gündem Haber AYNÎ VE GAYRÎ SIFATLARCenâb-ı Hakk’ın "aynî", "gayrî", "ne aynî ne de gayrî" olmak üzere üç çeşit sıfatı sıfatlar, Allah’ın tenzihi ve selbi sıfatlarına denir. Bunlar "Vücûd, kıdem, beka, muhâlefetün lil-havâdis, kıyâm bi-nefsihî, vahdâniyet"dir. Bu sıfatlar Allah hakkında câiz olmayan mâna ve halleri bertaraf etmek için tedbir amaçlı konulmuş vasıflardır. Bu tenzihi sıfatlar iş ve icraat yapmazlar, onun için Allah’ın zât-ı akdesinin aynı kabul edilmişlerdir. Yani bu sıfatlar Allah’ın zâtının aynısıdır, başka bir mâna ve gayrılık ifâde etmezler. Mesela; vücûd sıfatı Allah’ın zâtının varlığını ifâde eden bir sıfattır. Zıt mana olan ademi, yani yokluğu bertaraf eder. Kıdem, başlangıçtan münezzeh olmasını gösterir. Bekâ ise, sonu olmamayı ifâde eder. Bu sıfatlar mevcut ve fâil değillerdir, bir kudret, bir irâde gibi varlıkları ve tasarrufları sıfatlar, Allah’ın fiili olan sıfatlarına denir. Bu fiili sıfatların ise miktarı ve sınırı fiili sıfatların çokluğu ise, Allah’ın kudret sıfatının muhtelif mevcudattaki muhtelif tecelliyatından ibarettir. Mesela; Allah’ın kudret sıfatı bir çekirdeğin açılmasında tecelli ederken Fettâh nâmını alıyor, bir canlının ölümünde Mûmit ismini alıyor, bir hayat bahşederken Muhyî ismini alıyor, canlılara rızık verirken Rezzâk nâmını alıyor ve hâkeza...Bu sıfatlar, kâinat ve mahlûkatın yaratılması ile açığa ve meydana çıktıkları için, Ehl-i sünnete göre hâdistirler. Ama bu isimlerin arka cephesinde asıl iş gören ve icra eden "kudret sıfatı" ezelî ve ebedîdir. Onun için "Allah, ezelde Rezzâk, Muhyî, Fettâh değildi." demek mânasız olur. Allah, ezelde kudret itibâri ile bu gibi fiili isimlere sahipti, ama tecelli ve yaratma ile bu isimler meydana çıktığından, tesmiye olarak hâdis oluyorlar. "Gayrî" ismini de bu mânadan dolayı alıyor, yani tesmiye noktasından aynî, ne de gayrî olan sıfatlar ise, Allah’ın zâtî ve sübûtî olan sıfatlarına denir. Bunlar "Hayât, ilim, irâde, kudret, tekvin, sem, basar ve kelâm"dır. Bu sıfatlar kâinatta iş ve icraat gören ve tasarruf ve tecellileri olan hakîki ve etken sıfatlardır. Bu sıfatlar selbi ve gayri sıfatlar gibi mâneviye ve tenzihi sıfatlar değildirler. Allah’ın zâtından başka mâna ve esasları olan ama ondan da müstakîl ve bağımsız olmayan sıfatlardır. Onun için ne ayn, ne gayr mânasını ifâde eden Allah’ın zât-ı akdesine zâid ve Onunla kâim sıfatlar denilmiştir. Ne o, ne de onsuz sıfatların Allah’ın zâtı ile olan ilişkisi ve durumu ilm-i kelâm ve felsefenin en esaslı ve ihtilaflı konusudur. Biz burada üç gurubun fikrini özet olarak izâh edeceğiz ki, mesele o zaman açıklığa Ehl-i sünnetin dışındaki iki görüşü Mûtezile'nin görüşüdür. Bunlar, Allah’ın bu sekiz sıfatını tıpkı selbi sıfatlar gibi Allah’ın zâtının aynı kabul edip, bu sıfatların vücûdunu inkar ediyorlar. Yani bunlar, Allah’ın zâtı hem ilim, hem irâde, hem kudret ve sâire deyip, zâtından başka bir şeyi kabul etmiyorlar. Allah, kâinatta sıfatlar olmaksızın zâtı ile iş ve icraat yapıyor diyorlar. Bunun gerekçesi olarak da tenzihi gösteriyorlar. Yani "Allah’ın zâtından başka kadîm sıfatları kabul etmek, kadîm zâtların çoğalmasını gerektirir ki bu da tevhîd ve tenzihe zıt olur." bu görüşü hem akla, hem de nakle zıt bir görüştür. Aklî açıdan ilim ve irâdeyi aynı kabul etmek, zaten açık bir safsatadır. Kur’ân’da ise Allah’a ilimdir, kudrettir demiyor, "Âlim"dir, "Kâdir"dir diyor. Yani ilim sahibidir, kudret sahibidir diyor. Bu da Mûtezile'nin tezine zıt bir ifâdedir. Daha çok deliller var, ama biz numune nevinden bunlarla iktifâ Kerramiyelerin görüşüdür. Bunlar Allah’ın bu sekiz sıfatını Allah’ın zâtının tamamen haricinde ve ondan müstakîl olarak değerlendirirler. O zaman Mûtezile'nin dediği gibi "Kadîm varlıkların çoğalması" söz konusu olur ki bu da şirktir. Mûtezile'nin tepkisi ve tefrite yönlendiren Kerramiye'nin ifrat fikirleridir. Kerramiye ekolünün savunduğu fikrin butlanı zâhirdir, izâh ve ispata lüzum Ehl-i sünnetin görüşüdür. Ehl-i sünnete göre "Allah’ın zâtî ve sübûtî sıfatları, Allah’ın zâtı akdesine zâiddir." Yani onun ile kâimdir, onun ile ayakta durur, onun ile dâimidir. Ama bununla beraber Allah’ın zâtı akdesinin aynı, mücâviri, muttasılı, mürekkebi, mücehhezi de değildir. Bu sıfatlar Allah’ın zâtının aynı değildirler, onun için Allah’a ve zâtına ilimdir, kudrettir, irâdedir demek yanlış oluyor. Bu sıfatlar Allah’ın zât-ı akdesine zâiddirler. Yani O değiller ama onunla kâimdirler. Bu sekiz sıfat, Allah değiller ama Allah ile kâimdirler. Ama Allah’ın zâtından başka bir mâna ve esası olan sıfatlardır. Allah’ın zâtının aynı olmamaları gayrı olmalarını tefrit edip sıfatları aynı demekle inkar ediyorlar. Kerramiye ifrat edip, sıfatlara Allah’tan bağımsız ulûhiyet isnât etmişler. Ehl-i sünnet ise, ne sıfatları inkar etmişler, ne de ulûhiyete götürmüşler. Ehl-i hak, ehl-i vasat olan Ehl-i sünnettir.

allahın vücut sıfatı ile ilgili ayetler