🧩 Lanet Okumak Ile Ilgili Ayetler

İlim, Allah’ın insana verdiği anlayış ve seziş kabiliyetinin ürünüdür. Hak ile bâtılı ayırt edebilmenin en önemli vasıtalarından biri de ilimdir. Çünkü gerçek ilim, doğru bilgi, insanı hakka ve hakikate ulaştırır. Hidayet, ilmin önünü açar ve insanları hakikate yönelik çalışmalara yöneltir. Dil belası. Adamın biri Allah Resûlü’ne, -“Sana, kesinlikle lânetçi olmamanı tavsiye ederim” buyurdu. İbn Ömer (r.a) der ki: “Allah’ın (c.c) en çok kızdığı insanlar, başkalarını çekiştiren ve lanet edenlerdir.”. Âlimlerden biri de, “Mümine lanet etmek, onu öldürmek gibidir” demiştir. Hammâd b. Oysa daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. Lanet ile Ilgili Ayetler. 4 Ocak 2017 Aynı zamanda tuvalette uzun bir süre kalmak günahtır. Telefonla oynamak zaman geçirmek yanlıştır. Sadece telefon değil bunun yanında gazete okumak, sigara içilmesi, sakız çiğnenmesi ve şarkı söylemek gibi durumlar da günahtır. Bu nedenden dolayı ihtiyaç giderilip hemen tuvaletten çıkılması gerekmektedir. Tuvalette Allah Başka bir çözüm: 33 defa Fatiha Suresi okunur. 9. En zor olan tılsımlar, büyü ve cinleri temizlemek için 789 kere Besmele, 70 Fatiha, 41 Yasin, 2200 kere Felak ve Nas, 41 kere Cin Suresi, 1 kere Fetih Suresi, 1 kere Ta’ha. Etiketler Define Tılsımları Definecilikte Mühür Definecilikte Mühür ve Tılsım Nedir? Kur’an Okuma Programı Mukabele ve Hatim Çetelesi. “Bakara Suresi 185’inci ayette “ Ramazan, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolu gösteren ve hak ile batılı birbirinden ayıran Kur’an’ın kendinde indirildiği bir aydır ” buyrulmaktadır. Biz de bu ayetten yola çıkarak “ Ramazan ayı, Kur’an ayıdır Lanetetmek : Kovma, hayırdan uzaklaştırma anlamına gelen lanet, dini bir terim olarak dünyada Allah’ın rahmet ve yardımını kesmesi, ahirette ise Bu meyanda Kur’ân ve hadislerde Allah hakkı başta olmak üzere birtakım haklar konu edinmektedir. Akraba ve komşu hakları da İslâm’ın sıklıkla üzerinde durduğu haklardandır. Burada kısaca akraba ve komşu hakları ile ilgili ayet ve hadislerin bir kısmını ve konu ile ilgili İslâm bilginlerinin tavsiyelerini zikretmeye Lanetokumak ile ilgi cümleler (0) "lanet okumak" ile ilgili cümle görmek istiyorsan, aşağıdaki "Cüme Ekle" butonuna basarak şansını deneyebilirsin. RCrgA. Bakara / 88. Ayet وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَل۪يلًا مَا يُؤْمِنُونَ Onlar Peygamber’e “Bizim kalplerimiz örtülüdür, söylediklerini anlamıyoruz” dediler. Aslında gerçeklerin üzerini bilerek örtmeleri ve inanmamakta direnmeleri sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir; bu yüzden pek azı iman eder. Bakara / 89. Ayet وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْۙ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِه۪ۘ فَلَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ Allah tarafından onlara ellerindeki Tevrat’ı doğrulayan bir kitap gelince, onu inkâr ettiler. Halbuki daha önce bu kitabı getirecek peygamberi bekliyor ve onun hürmetine inkârcılara karşı gâlibiyet ve fetih dileyip duruyorlardı. İşte Tevrat’tan öğrendikleri o bilgileri muşahhas halde karşılarında görünce, onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti bu kâfirlerin üzerinedir. Bakara / 159. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْتُمُونَ مَٓا اَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدٰى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِۙ اُو۬لٰٓئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللّٰهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَۙ İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyeti biz kitapta insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet edebilecek herkes lânet eder. Bakara / 161. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ Dinî gerçekleri inkâr eden ve kâfir olarak ölenlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir. Âl-i İmrân / 61. Ayet فَمَنْ حَٓاجَّكَ ف۪يهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَٓاءَنَا وَاَبْنَٓاءَكُمْ وَنِسَٓاءَنَا وَنِسَٓاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا وَاَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِب۪ينَ Sana gerçek bilgi geldikten sonra, kim seninle İsa hakkında münâkaşa ederse onlara de ki “İddianızda samimi iseniz gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı, öz nefislerimizi ve öz nefislerinizi çağıralım, sonra gönülden dua edelim de Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine inmesini dileyelim.” Âl-i İmrân / 87. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ Onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğramaktır. Nisâ / 46. Ayet مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدّ۪ينِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاَقْوَمَۙ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلًا Yahudilerden bir kısmı kelimelerin yerlerini değiştirerek tahrif ederler. Peygamber’e de dillerini eğip bükerek ve din ile alay ederek “Duyduk ama itaat etmiyoruz”, “Dinle, dinlenmez olası” ve “râinâ bizim çoban” derler. Eğer onlar “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle ve bizi gözet ünzurnâ” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı. Fakat küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir; artık onlardan pek azı inanır. Nisâ / 47. Ayet يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اٰمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلٰٓى اَدْبَارِهَٓا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّٓا اَصْحَابَ السَّبْتِۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا Ey kendilerine kitap verilenler! Biz birtakım yüzleri silip dümdüz ederek enseleri hâline çevirmeden, yahut cumartesi gününe saygı göstermeyen kimseleri lânetlediğimiz gibi sizi de lânetlemeden önce, yanınızdaki Tevrat’ı doğrulamak üzere indirdiğimiz Kur’an’a iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir. Nisâ / 52. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يرًاۜ İşte bunlar Allah’ın lânetlediği kimselerdir. Allah kime lânet ederse, artık onun için hiçbir yardımcı bulamazsın. Nisâ / 93. Ayet وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِدًا ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظ۪يمًا Bir mü’mini kasten öldürenin cezası ise, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için pek büyük bir azap hazırlamıştır. Nisâ / 118. Ayet لَعَنَهُ اللّٰهُۢ وَقَالَ لَاَتَّخِذَنَّ مِنْ عِبَادِكَ نَص۪يبًا مَفْرُوضًاۙ Allah o şeytana lânet etmişti. O da bunun üzerine şöyle demişti “Yemin olsun ki senin kullarından bana uyup neticede bana ait olacak bir pay edineceğim.” Nisâ / 155. Ayet فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلًاۖ Fakat verdikleri sözden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri ve “Kalplerimiz perdelidir” demeleri yüzünden biz onları lânetledik. Aslında Allah, onların kalplerini inkârları yüzünden mühürlemiştir. Artık pek azı dışında onlar iman etmezler. Mâide / 13. Ayet فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ Fakat verdikleri sözden dönmeleri yüzünden onları lânetledik ve kalplerini kaskatı yaptık. Onlar Tevrat’ın kelimelerini, kastedilen mânayı bozacak şekilde yerlerinden oynatıp değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilen ilâhî hükümlerin büyük bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı dışında onlardan dâimâ hâinlik görürsün. Yine de sen onları affet ve yaptıklarına aldırış etme, katlan! Şüphesiz Allah, iyilik ve ihsân sahiplerini sever. Mâide / 60. Ayet قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ De ki “Allah katında uğrayacakları ceza itibariyle kötünün kötüsü bir durumda olanları size haber vereyim mi? Bunlar, kendilerini Allah’ın lânetlediği, gazabına uğrattığı, kimini maymunlara, kimini domuzlara çevirdiği kimseler ve şeytânî güçlere tapanlardır. İşte bulundukları yer ve konum itibariyle en kötü olan ve dosdoğru yoldan en çok sapanlar onlardır.” Mâide / 64. Ayet وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ Yahudiler “Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsân ve ikram eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, elbette onların pek çoğunun azgınlığını ve küfrünü daha da artıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar sürüp gidecek düşmanlık, kin ve nefret saldık. Ne zaman savaş için bir fitne ateşi körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yine de onlar dünyanın her tarafında sırf bozgunculuk çıkarmak için koşuşturup dururlar. Allah, bozgunculuk yapanları sevmez. Mâide / 78. Ayet لُعِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ عَلٰى لِسَانِ دَاوُ۫دَ وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ İsrâiloğulları’ndan kâfir olanlar hem Dâvûd hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlendiler. Bunun sebebi, onların Allah’a isyan etmeleri ve haddi aşıp durmalarıydı. A'râf / 38. Ayet قَالَ ادْخُلُوا ف۪ٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ فِي النَّارِۜ كُلَّمَا دَخَلَتْ اُمَّةٌ لَعَنَتْ اُخْتَهَاۜ حَتّٰٓى اِذَا ادَّارَكُوا ف۪يهَا جَم۪يعًاۙ قَالَتْ اُخْرٰيهُمْ لِاُو۫لٰيهُمْ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اَضَلُّونَا فَاٰتِهِمْ عَذَابًا ضِعْفًا مِنَ النَّارِۜ قَالَ لِكُلٍّ ضِعْفٌ وَلٰكِنْ لَا تَعْلَمُونَ Allah şöyle buyuracak “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan topluluklarıyla beraber siz de girin cehenneme!” Bu şekilde her bir topluluk ateşe girdikçe yoldaşlarına lânet edecek. Nihâyet hepsi birbiri ardınca orada toplandıklarında, sonra gelenler önce girenler hakkında “Rabbimiz! Bizi doğru yoldan işte bunlar saptırdılar; bu sebeple onlara iki kat ateş azabı çektir” diyecekler. Allah da “Her birinize iki kat azap var, fakat siz bilmiyorsunuz” buyuracak. A'râf / 44. Ayet وَنَادٰٓى اَصْحَابُ الْجَنَّةِ اَصْحَابَ النَّارِ اَنْ قَدْ وَجَدْنَا مَا وَعَدَنَا رَبُّنَا حَقًّا فَهَلْ وَجَدْتُمْ مَا وَعَدَ رَبُّكُمْ حَقًّاۜ قَالُوا نَعَمْۚ فَاَذَّنَ مُؤَذِّنٌ بَيْنَهُمْ اَنْ لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَۙ Cennet ehli cehennem ehline “Biz, Rabbimizin bize verdiği bütün sözlerin gerçek olduğunu gördük. Nasıl siz de Rabbinizin başınıza geleceğini söylediği şeylerin gerçekleştiğini gördünüz mü?” diye seslenirler. Onlar da “Evet!” derler. Bunun üzerine aralarında bir münâdî “Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olsun” diye bağırır. Tevbe / 68. Ayet وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ Allah, erkek olsun kadın olsun bütün münafıkları ve kâfirleri, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşiyle tehdit etmektedir. O ateş onlara yeter. Allah onları rahmetinden uzaklaştırmıştır; onlar için bitip tükenmez bir azap vardır. Hûd / 18. Ayet وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُعْرَضُونَ عَلٰى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الْاَشْهَادُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا عَلٰى رَبِّهِمْۚ اَلَا لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَۙ Allah adına yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Onlar Rablerinin huzuruna çıkarılacak; şâhitler de “Rableri adına yalan söyleyenler işte bunlardı” diyecekler. Haberiniz olsun ki, Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olacaktır. Hûd / 60. Ayet وَاُتْبِعُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اَلَٓا اِنَّ عَادًا كَفَرُوا رَبَّهُمْۜ اَلَا بُعْدًا لِعَادٍ قَوْمِ هُودٍ۟ Onlar bu dünyada da, kıyâmet gününde de lânete uğradılar. Haberiniz olsun ki, Âd kavmi Rablerini tanımayıp inkâr yolunu tuttu. Neticede, Hûd’un kavmi Âd böyle yok olup gitti. Hûd / 99. Ayet وَاُتْبِعُوا ف۪ي هٰذِه۪ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ Onlar dünyada da, kıyâmet günü de rahmetten uzaklaştırılıp lânete uğradılar. Ne kötü bir bahşiş, ne kötü bir ikramdır bu lânet! Ra'd / 25. Ayet وَالَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۙ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönenler, Al­lah’ın korunup gözetilmesini emrettiği hususları koparıp atanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara gelince, işte lânet de bunlar içindir, varılacak en kötü yer olan cehennem de bunlar içindir. Hicr / 35. Ayet وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ “Ta hesap gününe kadar bu lânet senin tependen hiç ayrılmayacaktır.” İsrâ / 60. Ayet وَاِذْ قُلْنَا لَكَ اِنَّ رَبَّكَ اَحَاطَ بِالنَّاسِۜ وَمَا جَعَلْنَا الرُّءْيَا الَّت۪ٓي اَرَيْنَاكَ اِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْاٰنِۜ وَنُخَوِّفُهُمْۙ فَمَا يَز۪يدُهُمْ اِلَّا طُغْيَانًا كَب۪يرًا۟ Hatırla ki sana “Doğrusu Rabbin ilim ve kudretiyle insanları çepeçevre kuşatmıştır” diye bildirmiştik. Miraç gecesi sana gösterdiğimiz o manzaraları ve Kur’an’da lânet edilen o ağacı da, inananla inanmayanı ayırmak üzere insanlar için bir imtihan vesilesi kıldık. Biz onları korkutuyoruz; ne var ki bu, onların azgınlığını daha da artırmaktan başka bir sonuç vermiyor. Nûr / 7. Ayet وَالْخَامِسَةُ اَنَّ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَيْهِ اِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ Beşincisinde de “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın lâneti üzerime olsun!” diye yemin etmektir. Nûr / 23. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ Kötülüğü aklından geçirmeyen iffetli mü’min kadınlara zinâ isnâdında bulunanlar, dünya ve âhirette lânetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır. Kasas / 42. Ayet وَاَتْبَعْنَاهُمْ ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةًۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟ Bu dünyada onların ardına lâneti taktık. Kıyâmet günü de Rabbin merhametinden büsbütün mahrum kalacak ve en çirkin suratlı kimseler olacaklardır. Ankebût / 25. Ayet وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًاۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ İbrâhim onlara şöyle dedi “Sizin Allah’ı bırakıp bir takım putlar edinmenizin sebebi, sırf bu dünya hayatında birbirinize duyduğunuz sevgi bağları ve aranızda oluşturduğunuz kirli çıkar ilişkileridir. Fakat kıyâmet günü birbirinizi tanımayacak ve birbirinize lânet yağdıracaksınız. Sizin varacağınız yer ateştir; sizi oradan kurtaracak yardımcılarınız da olmayacaktır.” Ahzâb / 57. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُه۪ينًا Allah’ı ve Rasûlü’nü incitenleri Allah dünyada da âhirette de rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara pek alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Ahzâb / 61. Ayet مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلًا Allah’ın rahmetinden kovulacak; bununla da kalmayacak, nerede ele geçirilirlerse tutuklanacak ve hak ettikleri şekilde öldürüleceklerdir. Ahzâb / 64. Ayet اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يرًاۙ Şüphesiz Allah kâfirleri ebediyen rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara çok kızgın bir ateş hazırlamıştır. Ahzâb / 68. Ayet رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَب۪يرًا۟ “Rabbimiz onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle rahmetinden mahrum et!” diyeceklerdir. Sâd / 78. Ayet وَاِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَت۪ٓي اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ “Hesap gününe kadar lânetim hep üzerinde olacaktır.” Mü'min / 52. Ayet يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِم۪ينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ O gün zâlimlere ileri sürecekleri mazeretlerin hiçbir faydası olmayacak. Artık onlar Allah’ın rahmetinden ebediyen mahrum kalacak ve varılacak yurdun en kötüsüne yerleşeceklerdir. Muhammed / 23. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فَاَصَمَّهُمْ وَاَعْمٰٓى اَبْصَارَهُمْ İşte onlar, Allah’ın rahmetinden büsbütün kovduğu, kulaklarını sağır ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. Fetih / 6. Ayet وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ الظَّٓانّ۪ينَ بِاللّٰهِ ظَنَّ السَّوْءِۜ عَلَيْهِمْ دَٓائِرَةُ السَّوْءِۚ وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ وَلَعَنَهُمْ وَاَعَدَّ لَهُمْ جَهَنَّمَۜ وَسَٓاءَتْ مَص۪يرًا Diğer taraftan, Allah hakkında kötü zan besleyen münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları da cezalandıracaktır. Müslümanlar için istedikleri kötülük çemberi, kendi başlarına geçsin! Allah onlara gazap etmiş, onları rahmetinden kovmuş ve onlar için cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü bir dönüş yeridir orası! Lanet Etmek Lanet etmek, ister hayvana, ister cansız varlıklara, ister insana olsun hepsi de dinimizce kötü görülmüştür. Bu Konudaki Hadis ve Haberler Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur “Mümin, lanet etmez.” “Allah’ın laneti, O’nun gazabı ve cehennemle, birbirinize lanet okumayın.” Huzeyfe b. Yemân der ki “Bir toplum lânetleştikleri müddetçe, azabı hak eder.” Imrân b. Husayn şöyle anlatır “Resûlullah Efendimiz bir seferde iken, Medineli sahâbî hanımlardan biri, devesi iyi gitmediğinden dolayı sinirlendi ve deveye lanet etti. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz -“Devenin sırtındaki yükleri alın, üzerini çıplak bırakın semerini çıkarın, çünkü o deve lanete uğramıştır” buyurdu. Hadisi nakleden İmrân der ki “Ben bundan sonra, o devenin insanların arasında dolaştığı halde kimsenin ona dokunup yanaşmadığını hâlâ görür gibiyim.” Ebü’d-Derdâ demiştir ki “Bir insan, yere lanet ederse, yer ona şöyle seslenir Kim Allah’a daha çok âsi ise, Allah ona lanet etsin.” Hz. Âişe şöyle anlatır “Resûlullah Ebû Bekir’in bazı kölelerine lanet ettiğini duydu. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz Ebû Bekir’e doğru yöneldi ve, -Ey Ebu Bekir! Hem sıddıklık hem de lânetçilik bir arada olur mu? Hayır! Kabe’nin Rabb’ine yemin ederim ki olmaz!’ buyurdu. Bu sözünü iki üç kere tekrarladı. Peygamberimiz bunu, lanetin ne kadar kötü olduğunu göstermek için yapmıştır mütercim. Bunun üzerine Ebû Bekir kölelerini azat etti. Sonra Resûlullah Efendimiz’in yanına gelerek, -“Bir daha lanet etmeyeceğim” diye söz verdi. Allah Resulü şöyle buyurmuştur -“Şüphesiz lanet ediciler kıyamet günü ne şefaat edebilir ne de şahit olabilir.” Hz. Enes şöyle der -“Bir adam, devesinin üzerinde, Resûlullah ile beraber yürürken devesine lanet etti. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ona, Ey Allah’ın kulu! Lanete uğramış bir devenin üzerinde iken bizimle beraber yürüme!’ buyurdu.” Allah Resulü bu sözü, yapılan işin hoşuna gitmediğini belirtmek için söylemiştir. Lanetin Mânası Lanet etmek, Allah’ın rahmetinden kovmak ve uzaklaştırmak mânasındadır. Bunu da, küfür ve zulüm gibi, Allah Teâlâ’nın rahmetinden uzaklaştıran sıfatlara sahip olanlardan başkası için kullanmak caiz değildir. Meselâ, “Allah’ın laneti zalimler üzerine veya kâfirler üzerine olsun” denebilir. Laneti, Kur’an ve hadiste geçtiği kadar sınırlamalıdır İntikam ve keyfimiz için lanet etmemelidir. Lanet okumada büyük tehlike vardır. Çünkü bir kimse için, “Allah şu mel’unu rahmetinden uzaklaştırmıştır” demek ancak Allah’a ait bir hükümdür. Rahmetten kimin uzaklaştığını Allah’tan başka kimse bilemez. Bir de yüce Allah bildirmişse peygamberi de bilir. Laneti Gerektiren Sıfatlar Laneti gerektiren sıfatlar, küfür, bid’at ve açıkça işlenen günah olmak üzere üç tanedir. Her bir lanet de üç kısma ayrılır Umumi vasıfla lanet etmek. Meselâ, “Allah’ın laneti kâfirler üzerine olsun”, “Bid’atçıların üzerine olsun” ya da, “Fâsıklar üzerine olsun” demek gibi. Daha hususi vasıfla lanet etmek. Meselâ, “Allah’ın laneti yahudilere, hıristiyanlara, Mecûsîler’e, Kaderiyye fırkasına, Hâricîler’e, Râfizîler’e, zina edenlere, zulüm yapanlara, faiz yiyenlere olsun…” gibi. Bütün bunlar caiz olmakla beraber bid’atçıların vasıflarını lanet etmek tehlikelidir. Çünkü bid’atın bilinmesi zordur. Onun hakkında açıkça bir rivayet yoktur. Bundan dolayı umum insanları bu kısım lanetten sakındırmalıdır. Zira karşısındaki de, aynısıyla ona karşılık verir ve böylece insanlar arasında çekişme ve fesat baş gösterir. Belirli bir şahsa lanet etmek. Bu da çok tehlikelidir. Meselâ, “Zeyd’e Allah lanet etsin; o kâfirdir, fâsıktır ya da bid’atçıdır” demek gibi. Bunun izahı şöyledir Ayet ya da hadisle laneti sabit olan kişilere lanet okumanın bir zararı yoktur. “Allah Firavun’a lanet etsin, Ebû Cehil’e lanet etsin..” gibi. Zira bunların küfür üzere öldükleri sabittir. Onların durumunu şeriat haber vermiştir. Fakat zamanımızda yaşayan birine lanet okumak ise uygun değildir. “Zeyd’e Allah lanet etsin, o yahudidir…” gibi bir ifade kullanmak tehlikelidir. Belki o müslüman olur ve Allah’a yakın olarak ölür. Bu takdirde onun mel’un olduğuna nasıl hükmedilir? Küfür Üzere Yaşayana Lanet Etmek Soru Şu an müslüman olan birine, ileride dinden çıkma ihtimali olduğu halde şimdiki haline bakarak, “Allah rahmet etsin” deniliyor. Şu an kâfir olana da her ne kadar ileride müslüman olma ihtimali olsa da şimdiki haline bakarak, “Allah ona lanet etsin” denilemez mi? Cevap Şunu iyi bil ki, bizim, “Allah rahmet etsin” sözümüzden maksadımız, “Allah onu, rahmete sebep olan İslâm dini üzere, itaat üzere sabit kılsın” demektir. Fakat yaşayan birine, “Allah lanet etsin, o yahudidir” sözünden maksat, “Allah onu, lanete sebep olan küfür üzerine sabit kılsın” demek olur ki bu uygun olmaz. Bunun için yaşayan mümine, “Allah rahmet etsin” denir, ancak yaşayan kâfire, “Allah lanet etsin” denmez. Çünkü böyle demek küfrü istemek olur. Küfrü istemek de küfürdür. Lanetin Yerine Susmayı Tercih Etmek Lanet ancak, kafir olarak öldüğü bilinenlere veya vasıflarıyla bilinen gruplara edilebilir, şahıslara değil. Fakat bunlara lanet etmek yerine Allah’ın zikriyle meşgul olmak daha iyidir. Bunu da yapamıyorsa susmakta selâmet vardır. Mekkî b. İbrahim rah der ki -“İbn Avn’ın rah yanında oturuyorduk. Bazıları Bilâl b. Ebû Bürde’ye lanet ediyor, aleyhinde konuşuyorlardı. İbn Avn ise susuyordu. Bunun üzerine, Ey İbn Avn! Biz bunları, onun sana karşı yaptığı kötülük ve eziyetinden dolayı söyledik’ dediler. İbn Avn ise, Kıyamet günü amel defterimden, biri lâ ilahe illallah diğeri ise, Allah falan kişiye lanet etsin’ olmak üzere iki kelime çıkar. Benim amel defterimden lâ ilahe illallah kelimesinin çıkmasını, lanetin çıkmasına tercih ederim” dedi. Dil belası Adamın biri Allah Resûlü’ne, -“Sana, kesinlikle lânetçi olmamanı tavsiye ederim” buyurdu. İbn Ömer der ki “Allah’ın en çok kızdığı insanlar, başkalarını çekiştiren ve lanet edenlerdir.” Âlimlerden biri de, “Mümine lanet etmek, onu öldürmek gibidir” demiştir. Hammâd b. Zeyd bunu rivayet ettikten sonra, “Ben çekinmeden, bu söz Peygamber Efendimize aittir diyebilirim” demiştir. Ebû Katâde demiştir ki “Mümine lanet etmek, onu öldürmek gibidir” Bu söz, Allah Resûlü’ne ait bir hadis olarak da nakledilmiştir. Beddua Etmek Zâlim bile olsa bir insana beddua etmek, lanete yakın bir şeydir. Meselâ, “Allah onun bedenine afiyet vermesin”, “Ona selâmet vermesin” gibi ifadeler beddua olup bunların hiçbiri dinimizce hoş görülmemiştir. Hadis-i şerifte şöyle bildirilmiştir -“Mazlum, zalime öyle beddua eder ki, ettiği beddualar zalimin zulmüne denk olur. Bedduada ileri giderse kıyamet günü zalimin ondan alacağı olur.” İmam Gazali – Semerkand Aile Tercüme Muhammed Hakan ÖnerDil Belası Antika ve Porselen Tamiri Antika Hastanesi Belli bir insan veya hayvana lânet etmek doğru mudur? Peygamber Efendimizin lanet etmek ile ilgili insana veya hayvana lanet okumak hakkında hadis-i şerifler. LANET ETMEK İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER “Mümine Lanet Etmek Onu Öldürmek Gibidir” Hadisi Rıdvân bîatında bulunan sahâbîlerden Ebû Zeyd Sâbit İbni'd-Dahhâk el-Ensârî radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Kim İslâm'dan başka bir din adına bilerek yalan yere yemin ederse, o kişi dediği gibi yalancının biridir. Kim, ne ile intihar ederse, kıyamet günü onunla azâb olunur. Sahip olmadığı bir şeyi adayanın adağı geçersizdir. Mü'mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir." Buhârî, Cenâiz 84, Edeb 44, 73, Eymân 7; Müslim, Îmân 176, 177. Ayrıca bk. Tirmizî, Nüzûr 16; Nesâî, Eymân 7, 11, 31; İbni Mâce, Keffârât 3 Hadisi Nasıl Anlamalıyız? Hadîs-i şerîfte dört önemli konuya açıklık getirilmektedir. Bunlardan sadece dördüncüsü bizim burada işleyeceğimiz lânet mevzuuyla ilgilidir. Hadis için gösterdiğimiz kaynaklar bu dört konuyu içine alan kaynaklardır. Her bir kaynakta bu dört konunun tamamı bulunmayabilir. Hadiste yer alan ilk üç hususu çok kısa olarak açıklayacak, "Mü'mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir" cümlesi üzerinde duracağız. İslâm'dan başka bir din üzerine, o dinin geçersiz olduğunu bile bile, sanki bir üstünlüğü varmış gibi o dine mensup olmayı niyet ederek yemin eden kimse, yalan üzerine yemin ettiği için önce yalancıdır sonra da niyetine bağlı olarak o din mensuplarının hükmünde olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Hadisin bu kısmı üzerinde uzun uzun yorumlar yapılmış, değişik düşüncelere işaret edilmiştir. İşin özü, bir Müslümanın Müslümanlıktan başka bir din namına yemin eder ve meselâ, "Şunu yaparsam, Yahudi veya Hırıstiyan olayım" der de o işi yapar ve bu sözüyle o dinlere girmeyi gerçekten niyet ederse, dediği gibi olur, yani İslâm'dan çıkar. Böyle bir şeyi niyet etmeksizin bunları söylemişse o zaman küfre girmez ama tam bir yalancı olur. Her ikisinden de kaçınmak gerekir. Çünkü din iman üzerine oyun oynanmaz. İntihar büyük günahlardandır. İntihar eden kendisini ne ile öldürürse onunla azâb edilmek suretiyle cezalandırılacaktır. Hadisin birinci fıkrası ile bu fıkrası arasında bir paralellik gözükmektedir. Birincisi, ettiği yeminle mânevî varlığı itibariyle intihar etmiş olurken, bu da maddî varlığını sona erdirmek suretiyle aynı işi yapmış olmaktadır. İntihar eden kimsenin cenâze namazı kılınır. Kişinin sahip olmadığı bir şeyi adamasına ve mesela "Falanca ülkede İslâm iktidar olursa, bizim patronun tüm servetini sadaka olarak dağıtacağım" demesine itibar edilmez, hükümsüzdür. Halkımız bu tür adak ve sözlerin boşluğunu, "El malıyla dost gönüllemek" diye tanımlar. Lânet, lânet edilen canlının, hem dünya hem de âhirette Allah'ın rahmetinden uzak kalmasını dilemek demektir. Lanet olsun, Allah lânet etsin, lânet olası, mel'un adam gibi sözler -farkında olunsun veya olunmasın- kişinin rahmetten tard edilmesini, uzak tutulmasını istemek demektir. Lânetlenmiş varlıkların başında şeytan gelir. Şeytân aleyhi'l-la'ne cümlesi, "Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytan" anlamında çokca kullanılan bir ifadedir. Bir mü'mine lânet etmek, onun şeytan gibi ilâhî rahmetten ebediyyen mahrum kalmasını dilemek anlamına gelir. Bu ise, o Müslümanın hayat hakkına tecâvüz etmek, onu öldürmek gibi çok ağır bir suçtur. Hatta bir Müslümanın tam anlamıyla ölmesini dilemek anlamındadır. Öldüren, öldürdüğü Müslümanı sadece dünyevî hak ve menfaatlarından mahrum bırakır. Lânetçi ise dileğine kavuşsa da kavuşmasa da Müslümanın hem dünya hem de âhiret mutluluğuna mâni olmak için teşebbüste bulunmuş demektir. "Mü'mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir" tesbitinden, lânetçinin de kâtil gibi kısas edileceği hükmü çıkarılamaz. Ancak işlediği cinâyetin büyüklüğü ortaya konulmuş olmaktadır. Lânetçinin dünyadaki cezâsı değilse de mânevî sorumluluğu kâtilinkine eş bir sorumluluktur. Mü'mini öldürmek kolay değildir. Çünkü o bir fiildir. Mü'mine lânet etmek ise kolaydır. Zira o bir sözdür. Bu fark da dikkate alınınca, hadisimizin lânetçiye yönelik olarak ifade ettiği tehdidin, "Bu iş kolaydır" diye böyle bir cinâyetin işlenivermesini önlemeye yönelik olduğu anlaşılır. Hadisten Öğrendiklerimiz Müslümana lânet etmek, onu öldürmek gibi büyük bir günahtır. Müslümanların birbirlerine lânet değil, rahmet dilemeleri yakışır. Kim ne ile intihar ederse, kıyamette onunla azâb edilir. Sahip olmadığı şeyi adayan kişinin bu adağı geçersizdir. Kim, İslâm'dan başka bir din adına, o dine bir üstünlük tanıyarak yemin ederse, yalan yere yemin etmiş olur. Lanetlemek ile İlgili Hadisler Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Sıddîka lânetçi olması yakışmaz." Müslim, Birr 84. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 72 Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Lânetçiler, kıyamet günü ne şefaatçı ne de şâhit olurlar." Müslim, Birr 85, 86. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 45 Semüre İbni Cündeb radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Birbirinize Allah'ın lâneti, gazâbı ve cehennem azâbı ile lânet ve beddua etmeyiniz!" Ebû Dâvûd, Edeb 45; Tirmizî, Birr 48 İbni Mesut radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Olgun mü'min, yerici, lânetçi, kötü iş ve kötü söz sahibi olamaz." Tirmizî, Birr 48 Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu "Kul, herhangi bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar. Semânın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lânete lâyık ise onda kalır, değilse lânet edene döner." Ebû Dâvûd, Edeb 45. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 48 Hadisleri Nasıl Anlamalıyız? Bir Müslümana lânet etmenin onu öldürmekle eşdeğer bir cinâyet olduğunu tesbit ve ilân eden hadisten sonra zikredilmiş olan bu beş hadîs-i şerîf, konuyu iyice inceleme imkânı vermektedir. Sıddîk, özü sözü doğru kimse demektir. Birinci hadis, böyle birine lânetçiliğin yakışmayacağını bildirmektedir. Eğer bir kişi başkalarına olur olmaz sebeplerle lânet ediyorsa, onun iman ve İslâm kalitesinde bir kusur var demektir. Özü sözü doğru olma kıvamına erişememiş demektir. Burada kendisine olmadık eziyetler eden müşriklere lânet etmesi teklif edilince Resûl-i Ekrem Efendimiz'in, "Ben lânetçi olarak değil, ancak rahmet olarak gönderildim" Müslim, Birr 87 hadisini de hatırlamak gerekir. İkinci hadis, etrafa lânet yağdırmayı huy edinmiş olanların kıyamet günü uğrayacakları mahrûmiyeti ortaya koymaktadır. Böylesi kimseler, kıyamette kimseye şefaatçi olamaz ve şâhitlik yapamaz, bu tür mutlulukları yaşayamazlar. Bu, onların mü'minler arasında olması gereken acıma ve yardımlaşma gibi güzel duygu ve ilişkilerden uzak bulunduklarının hem göstergesi hem de cezâsıdır. Yani âhirette lânetçinin şefaatı ve şehâdeti kabul edilmeyecektir. Üçüncü hadiste, Müslümanların birbirlerine "Allah sana lânet etsin", "Allah'ın gazâbına uğrayasın", "cehennemde yanasın" gibi beddua cümleleriyle lânet okumamaları tenbih ve ikaz edilmektedir. Lânet, gazap ve azâb temennisi, müminlerin öfkelerini yatıştırmak için de olsa, ağızlarına almamaları gereken felâket tellallığıdır. Zira dördüncü hadiste açıkça belirtildiği gibi olgun müminler kimseyi kötülemez, lânetlemez, iş ve sözde haddini aşmaz, ahlâksızlık yapmaz. Kemâl noksanlığının göstergesi olan bu gibi düşük hareketlerin ve özellikle lânetçiliğin en büyük tehlikesi, -beşinci hadiste anlatıldığı üzere- o lânetin sonuçta lânetçiye dönmesidir. Lânet, kendisine gökyüzünde ve yeryüzünde yer bulamaz, lânet edilen kişiye gider, eğer gerçekten o lânete layık biri ise, onda kalır, değilse onu dileyene, yani lânet edene döner. Lânetçinin lâneti, kendisi hakkında geçerlilik kazanır. Bu da kişinin kendi ağzıyla kendi felâketini hazırlaması, felâketine bizzat kendisinin davetiye çıkarması demektir. Hiç şüphesiz aklı başında olgun hiçbir mü'min böylesi gülünç ve acı bir duruma düşmek istemez. Bunun yolu ise, başkalarına lânet etmemektir. Hadislerden Öğrendiklerimiz Sıddîk olan kimseye lânetçilik yakışmaz. Lânetçiler âhirette şefaat ve şâhitlik yapma hakkından mahrum bırakılırlar. Olgun mü'minler, lânet, gazap ve azâb temennisinde bulunmaz, kimseye kötü söz söylemez, haddi aşmaz ve ahlâksızlık yapmazlar. Lânet, açıkta kalmaz. Lânet edilen ona lâyık değilse, lânet edene döner. Müslümana rahmet ve iyilik temennisi yakışır. Çünkü başkalarını iyiliklere lâyık görenler, aslında kendilerine iyilik etmiş olurlar. Hayvana Lanet Okumak ile İlgili Hadisler İmrân İbni Husayn radıyallahu anhümâ şöyle dedi Bir seferde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in maiyyetinde bulunuyorduk. Devesinin üzerindeki Medineli bir hanım, devesinden sıkılarak ona lânet etti. Resûlullah sallahu aleyhi ve sellem kadının sözünü duyunca -"Üzerindekileri alın, deveyi salın gitsin. Çünkü o deve lânetlenmiştir" buyurdu. İmrân der ki O deve hâlâ gözümün önündedir, insanların arasında gezinirdi de kimse ona ilişmezdi. Müslim, Birr 80, 81 Ebû Berze Nadle İbni Ubeyd el-Eslemî radıyallahu anh şöyle dedi Genç bir hanım, üzerinde Müslümanların birtakım eşyalarının da bulunduğu bir deve üstünde bulunuyorken, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'i görüverdi. Dağ yolunun dar yerine gelmişlerdi. Kadın - "Deeh, Allahım bu hayvana lanet et!" deyip hayvanı sürmeye çalıştı. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm - "Lânetlenmiş bir deve bizimle birlikte bulunmasın!" buyurdu. Müslim, Birr 82,83 Hadisleri Nasıl Anlamalıyız? Bu iki hadis, dinimizdeki lânet yasağının sadece insanlara yönelik olmadığını, tam aksine hayvanlara da lânet edilmemesi gerektiğini belgelemektedir. Bu hadisler aslında, Müslümanın hayatından lâneti tamamen kaldırmak istemektedir. Büyük bir ihtimalle daha önce bineğine lânet etmemesi konusunda uyarılmış olan kadınınn, uyarıyı dikkate almayıp devesine yine lânet etmesi üzerine Peygamber Efendimiz'in, eşyaları aldıktan sonra hayvanı salıvermelerini emretmesi, "lânetlenmiş hayvan bize yol arkadaşlığı edemez" buyurması, son derece önemlidir. Efendimiz böylece konuya ait kesin ve fiilî bir tavır ortaya koymuş ve Müslümanların meseleye dikkatini en açık biçimde çekmiştir. Bunun anlamı Müslüman toplumda lânete uğramış insan ve hayvan bulunmamalı demektir. Müellif Nevevî'nin de belirttiği gibi Resûl-i Ekrem Efendimiz'in salıverdirdiği o deveye ait hukûkî durum değişmiş değildir. Sadece Efendimiz'in bulunduğu bir toplulukta bulunması yasaklanmıştır. Çalıştırılması, kesilmesi, etinin yenilmesi helâldir. Ancak sahâbîler, lânet yasağının toplum içinde iyice yerleşmesine yardımcı olduğu düşüncesiyle o deveye dokunmamış ve onu kendi başına bırakmış olmalıdırlar. Aslında Efendimiz'in bu uygulaması, o devenin sahibesine yöneliktir; "Lânet ettiğin hayvanı kullanma hakkını kaybedersin" demektir. Çağdaş hayvan severlerin, hayvan haklarını koruma derneği mensuplarının kulakları çınlasın. Hayvanlara "lânet olası" denilmesine bile müsaade etmeyen âlemlere rahmet olarak gönderilmiş Hz. Peygamber'den haberleri var mı acaba? Diğer taraftan koyu dindar gözüken bazı kimselerin de Efendimiz'in bu şefkatini dikkate almaları ve hayvanlara karşı daha merhametli davranmaları gerekir. Hadislerden Öğrendiklerimiz Lânet yasağı hayvanlar hakkında da geçerlidir. Peygamber Efendimiz lânetlenmiş hiçbir canlı ile beraber olmak istemediğini ortaya koymak suretiyle lânet konusunda toplumda ciddî bir bilincin uyanmasını sağlamıştır. Kaynak Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Bakara / 88. Ayet وَقَالُوا قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَقَل۪يلًا مَا يُؤْمِنُونَ Onlar Peygamber’e “Bizim kalplerimiz örtülüdür, söylediklerini anlamıyoruz” dediler. Aslında gerçeklerin üzerini bilerek örtmeleri ve inanmamakta direnmeleri sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir; bu yüzden pek azı iman eder. Bakara / 89. Ayet وَلَمَّا جَٓاءَهُمْ كِتَابٌ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَهُمْۙ وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذ۪ينَ كَفَرُواۚ فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ مَا عَرَفُوا كَفَرُوا بِه۪ۘ فَلَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الْكَافِر۪ينَ Allah tarafından onlara ellerindeki Tevrat’ı doğrulayan bir kitap gelince, onu inkâr ettiler. Halbuki daha önce bu kitabı getirecek peygamberi bekliyor ve onun hürmetine inkârcılara karşı gâlibiyet ve fetih dileyip duruyorlardı. İşte Tevrat’tan öğrendikleri o bilgileri muşahhas halde karşılarında görünce, onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti bu kâfirlerin üzerinedir. Bakara / 159. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ يَكْتُمُونَ مَٓا اَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدٰى مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِۙ اُو۬لٰٓئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللّٰهُ وَيَلْعَنُهُمُ اللَّاعِنُونَۙ İndirdiğimiz açık delilleri ve hidâyeti biz kitapta insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet edebilecek herkes lânet eder. Bakara / 161. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ لَعْنَةُ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ Dinî gerçekleri inkâr eden ve kâfir olarak ölenlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerinedir. Âl-i İmrân / 61. Ayet فَمَنْ حَٓاجَّكَ ف۪يهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَٓاءَنَا وَاَبْنَٓاءَكُمْ وَنِسَٓاءَنَا وَنِسَٓاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا وَاَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِب۪ينَ Sana gerçek bilgi geldikten sonra, kim seninle İsa hakkında münâkaşa ederse onlara de ki “İddianızda samimi iseniz gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı, öz nefislerimizi ve öz nefislerinizi çağıralım, sonra gönülden dua edelim de Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine inmesini dileyelim.” Âl-i İmrân / 87. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ Onların cezası, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğramaktır. Nisâ / 46. Ayet مِنَ الَّذ۪ينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ وَرَاعِنَا لَيًّا بِاَلْسِنَتِهِمْ وَطَعْنًا فِي الدّ۪ينِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ قَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاسْمَعْ وَانْظُرْنَا لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاَقْوَمَۙ وَلٰكِنْ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَل۪يلًا Yahudilerden bir kısmı kelimelerin yerlerini değiştirerek tahrif ederler. Peygamber’e de dillerini eğip bükerek ve din ile alay ederek “Duyduk ama itaat etmiyoruz”, “Dinle, dinlenmez olası” ve “râinâ bizim çoban” derler. Eğer onlar “İşittik ve itaat ettik”, “Dinle ve bizi gözet ünzurnâ” deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı. Fakat küfürleri sebebiyle Allah onları lânetlemiştir; artık onlardan pek azı inanır. Nisâ / 47. Ayet يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ اٰمِنُوا بِمَا نَزَّلْنَا مُصَدِّقًا لِمَا مَعَكُمْ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَطْمِسَ وُجُوهًا فَنَرُدَّهَا عَلٰٓى اَدْبَارِهَٓا اَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّٓا اَصْحَابَ السَّبْتِۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا Ey kendilerine kitap verilenler! Biz birtakım yüzleri silip dümdüz ederek enseleri hâline çevirmeden, yahut cumartesi gününe saygı göstermeyen kimseleri lânetlediğimiz gibi sizi de lânetlemeden önce, yanınızdaki Tevrat’ı doğrulamak üzere indirdiğimiz Kur’an’a iman edin. Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir. Nisâ / 52. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُۜ وَمَنْ يَلْعَنِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ نَص۪يرًاۜ İşte bunlar Allah’ın lânetlediği kimselerdir. Allah kime lânet ederse, artık onun için hiçbir yardımcı bulamazsın. Nisâ / 93. Ayet وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَٓاؤُ۬هُ جَهَنَّمُ خَالِدًا ف۪يهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظ۪يمًا Bir mü’mini kasten öldürenin cezası ise, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için pek büyük bir azap hazırlamıştır. Mâide / 13. Ayet فَبِمَا نَقْضِهِمْ م۪يثَاقَهُمْ لَعَنَّاهُمْ وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةًۚ يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِه۪ۙ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِه۪ۚ وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلٰى خَٓائِنَةٍ مِنْهُمْ اِلَّا قَل۪يلًا مِنْهُمْ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاصْفَحْۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ Fakat verdikleri sözden dönmeleri yüzünden onları lânetledik ve kalplerini kaskatı yaptık. Onlar Tevrat’ın kelimelerini, kastedilen mânayı bozacak şekilde yerlerinden oynatıp değiştiriyorlar. Kendilerine bildirilen ilâhî hükümlerin büyük bir kısmını da unuttular. İçlerinden pek azı dışında onlardan dâimâ hâinlik görürsün. Yine de sen onları affet ve yaptıklarına aldırış etme, katlan! Şüphesiz Allah, iyilik ve ihsân sahiplerini sever. Mâide / 60. Ayet قُلْ هَلْ اُنَبِّئُكُمْ بِشَرٍّ مِنْ ذٰلِكَ مَثُوبَةً عِنْدَ اللّٰهِۜ مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ اُو۬لٰٓئِكَ شَرٌّ مَكَانًا وَاَضَلُّ عَنْ سَوَٓاءِ السَّب۪يلِ De ki “Allah katında uğrayacakları ceza itibariyle kötünün kötüsü bir durumda olanları size haber vereyim mi? Bunlar, kendilerini Allah’ın lânetlediği, gazabına uğrattığı, kimini maymunlara, kimini domuzlara çevirdiği kimseler ve şeytânî güçlere tapanlardır. İşte bulundukları yer ve konum itibariyle en kötü olan ve dosdoğru yoldan en çok sapanlar onlardır.” Mâide / 64. Ayet وَقَالَتِ الْيَهُودُ يَدُ اللّٰهِ مَغْلُولَةٌۜ غُلَّتْ اَيْد۪يهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُواۢ بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِۙ يُنْفِقُ كَيْفَ يَشَٓاءُۜ وَلَيَز۪يدَنَّ كَث۪يرًا مِنْهُمْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًاۜ وَاَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۜ كُلَّمَٓا اَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ اَطْفَاَهَا اللّٰهُۙ وَيَسْعَوْنَ فِي الْاَرْضِ فَسَادًاۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِد۪ينَ Yahudiler “Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır” dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, lânet olsun onlara! Hiç de öyle değil, aksine Allah’ın iki eli de açıktır, nasıl dilerse o şekilde ihsân ve ikram eder. Rabbinden sana indirilen âyetler, elbette onların pek çoğunun azgınlığını ve küfrünü daha da artıracaktır. Biz de onların arasına kıyâmet gününe kadar sürüp gidecek düşmanlık, kin ve nefret saldık. Ne zaman savaş için bir fitne ateşi körükledilerse, Allah onu söndürdü. Yine de onlar dünyanın her tarafında sırf bozgunculuk çıkarmak için koşuşturup dururlar. Allah, bozgunculuk yapanları sevmez. Nisâ / 38. Ayet وَالَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَٓاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ وَمَنْ يَكُنِ الشَّيْطَانُ لَهُ قَر۪ينًا فَسَٓاءَ قَر۪ينًا Allah’a ve âhiret gününe inanmadıkları halde mallarını insanlara gösteriş için harcayanları da Allah sevmez. Bir kimsenin arkadaşı şeytan olursa, o ne fenâ bir arkadaştır! Nisâ / 44. Ayet اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا نَص۪يبًا مِنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُر۪يدُونَ اَنْ تَضِلُّوا السَّب۪يلَۜ Bakmaz mısın şu kendilerine kitaptan bir pay verilenlere Nasıl da sürekli doğru yolu bırakıp sapıklığı satın alıyorlar ve bu yetmiyormuş gibi, sizin de düz yoldan çıkmanızı arzuluyorlar! Tevbe / 68. Ayet وَعَدَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ هِيَ حَسْبُهُمْۚ وَلَعَنَهُمُ اللّٰهُۚ وَلَهُمْ عَذَابٌ مُق۪يمٌۙ Allah, erkek olsun kadın olsun bütün münafıkları ve kâfirleri, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşiyle tehdit etmektedir. O ateş onlara yeter. Allah onları rahmetinden uzaklaştırmıştır; onlar için bitip tükenmez bir azap vardır. Hûd / 18. Ayet وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِبًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ يُعْرَضُونَ عَلٰى رَبِّهِمْ وَيَقُولُ الْاَشْهَادُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ كَذَبُوا عَلٰى رَبِّهِمْۚ اَلَا لَعْنَةُ اللّٰهِ عَلَى الظَّالِم۪ينَۙ Allah adına yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir? Onlar Rablerinin huzuruna çıkarılacak; şâhitler de “Rableri adına yalan söyleyenler işte bunlardı” diyecekler. Haberiniz olsun ki, Allah’ın lâneti zâlimlerin üzerine olacaktır. Hûd / 60. Ayet وَاُتْبِعُوا ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اَلَٓا اِنَّ عَادًا كَفَرُوا رَبَّهُمْۜ اَلَا بُعْدًا لِعَادٍ قَوْمِ هُودٍ۟ Onlar bu dünyada da, kıyâmet gününde de lânete uğradılar. Haberiniz olsun ki, Âd kavmi Rablerini tanımayıp inkâr yolunu tuttu. Neticede, Hûd’un kavmi Âd böyle yok olup gitti. Hûd / 99. Ayet وَاُتْبِعُوا ف۪ي هٰذِه۪ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ Onlar dünyada da, kıyâmet günü de rahmetten uzaklaştırılıp lânete uğradılar. Ne kötü bir bahşiş, ne kötü bir ikramdır bu lânet! Ra'd / 25. Ayet وَالَّذ۪ينَ يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ مِنْ بَعْدِ م۪يثَاقِه۪ وَيَقْطَعُونَ مَٓا اَمَرَ اللّٰهُ بِه۪ٓ اَنْ يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِۙ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ Allah’a kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönenler, Al­lah’ın korunup gözetilmesini emrettiği hususları koparıp atanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara gelince, işte lânet de bunlar içindir, varılacak en kötü yer olan cehennem de bunlar içindir. Hicr / 35. Ayet وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ “Ta hesap gününe kadar bu lânet senin tependen hiç ayrılmayacaktır.” Nûr / 7. Ayet وَالْخَامِسَةُ اَنَّ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَيْهِ اِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِب۪ينَ Beşincisinde de “Eğer yalan söylüyorsam Allah’ın lâneti üzerime olsun!” diye yemin etmektir. Kasas / 42. Ayet وَاَتْبَعْنَاهُمْ ف۪ي هٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةًۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ هُمْ مِنَ الْمَقْبُوح۪ينَ۟ Bu dünyada onların ardına lâneti taktık. Kıyâmet günü de Rabbin merhametinden büsbütün mahrum kalacak ve en çirkin suratlı kimseler olacaklardır. Ahzâb / 57. Ayet اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُه۪ينًا Allah’ı ve Rasûlü’nü incitenleri Allah dünyada da âhirette de rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara pek alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. Ahzâb / 61. Ayet مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلًا Allah’ın rahmetinden kovulacak; bununla da kalmayacak, nerede ele geçirilirlerse tutuklanacak ve hak ettikleri şekilde öldürüleceklerdir. Ahzâb / 62. Ayet سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًا Allah’ın daha önce yaşamış bütün toplumlarda geçerli olan kanunu ve yolu budur. Çağlar değişse, toplumlar değişse de, sen Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik göremezsin! Ahzâb / 63. Ayet يَسْـَٔلُكَ النَّاسُ عَنِ السَّاعَةِۜ قُلْ اِنَّمَا عِلْمُهَا عِنْدَ اللّٰهِۜ وَمَا يُدْر۪يكَ لَعَلَّ السَّاعَةَ تَكُونُ قَر۪يبًا Rasûlüm! Sana insanlar kıyâmetin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki “Onunla ilgili kesin bilgi ancak Allah’ın nezdindedir.” Nereden bileceksin, belki de onun vakti iyice yaklaşmıştır. Ahzâb / 64. Ayet اِنَّ اللّٰهَ لَعَنَ الْكَافِر۪ينَ وَاَعَدَّ لَهُمْ سَع۪يرًاۙ Şüphesiz Allah kâfirleri ebediyen rahmetinden uzaklaştırmış ve onlara çok kızgın bir ateş hazırlamıştır. Mü'min / 52. Ayet يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِم۪ينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُٓوءُ الدَّارِ O gün zâlimlere ileri sürecekleri mazeretlerin hiçbir faydası olmayacak. Artık onlar Allah’ın rahmetinden ebediyen mahrum kalacak ve varılacak yurdun en kötüsüne yerleşeceklerdir. Muhammed / 23. Ayet اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فَاَصَمَّهُمْ وَاَعْمٰٓى اَبْصَارَهُمْ İşte onlar, Allah’ın rahmetinden büsbütün kovduğu, kulaklarını sağır ve gözlerini kör ettiği kimselerdir. Fetih / 16. Ayet قُلْ لِلْمُخَلَّف۪ينَ مِنَ الْاَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ اِلٰى قَوْمٍ اُو۬ل۪ي بَأْسٍ شَد۪يدٍ تُقَاتِلُونَهُمْ اَوْ يُسْلِمُونَۚ فَاِنْ تُط۪يعُوا يُؤْتِكُمُ اللّٰهُ اَجْرًا حَسَنًاۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا كَمَا تَوَلَّيْتُمْ مِنْ قَبْلُ يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا Seferden geri kalan o bedevilere de ki “Siz yakında çok kuvvetli ve savaşçı bir millete karşı savaşmaya çağrılacaksınız. Ya savaşı kazanıncaya veya ölünceye kadar onlarla savaşırsınız yahut onlar kendiliğinden teslim olup boyun eğerler. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verecektir. Yok, eğer önceden döndüğünüz gibi yine dönerseniz, sizi can yakıcı bir azapla cezalandıracaktır.” Ankebût / 25. Ayet وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًاۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ İbrâhim onlara şöyle dedi “Sizin Allah’ı bırakıp bir takım putlar edinmenizin sebebi, sırf bu dünya hayatında birbirinize duyduğunuz sevgi bağları ve aranızda oluşturduğunuz kirli çıkar ilişkileridir. Fakat kıyâmet günü birbirinizi tanımayacak ve birbirinize lânet yağdıracaksınız. Sizin varacağınız yer ateştir; sizi oradan kurtaracak yardımcılarınız da olmayacaktır.”

lanet okumak ile ilgili ayetler